26 Şubat 2013 Salı

Şifalı Orman Bitkilerinden Cedrus libani

C E D R U S   L İ B A N İ 

S E D İ R  A Ğ A C I

Sanırım pek azımız yukarıdaki yeşil dalları ve üzerindeki kozalakları görünce duyarsız kalabiliriz. Hemen içimizden bu bir çam ve üzerinde kozalakları varmış deriz, kabaca. Oysaki Dendroloji diye bir bilim dalı var ve ağaçları inceliyor. Ağaçlar diyince içine bir tek ağaçlar girmiyor tabii. Başka neler giriyor? Ağaçlarla birlikte ağaççıklar, çalılar, sarıcı bitkiler; yani kısaca çok yıllık odunsu bitkilerin tamamı inceleme konusu. Çok yıllık bitkilerden söz açılmışken, bu günü değil sürdürülebilir yarınlarımızı, geleceğimizi düşünerek hareket etmeliyiz. Bu konuda çeşitli ata sözleri var. Nasıl aşağıdaki güzelim Cedrus libani bir kaç kuşak önceden bize armağansa aynı şekilde biz de gelecek kuşaklara armağanlar bırakabilmeliyiz. ''Bir kuşağın diktiği ağacın gölgesinde gelecek kuşaklar serinler'' diyor Çin Atasözü. ''Ormana nasıl haykırırsan öyle karşılık verir'' diyor bir diğer Fin Atasözü. Evet doğru haykırabilmek için tanımak, bilmek, fark etmek ve sevmek gerek. Bilgi ve sevgi bir arada olunca da korumak gerekiyor. Bu medeni insanların en büyük sorumluluğu.
Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi bu hafta hem ağaçları tanımamızı hem de şifalarla dolu orman bitkileri konusunda bilgilenmemizi sağlayan çok güzel bir eğitim gerçekleştirdi. Prof.Rahim Anşin bize gün boyu teorik ve pratik ''Şifalı Orman Bitkileri'' hakkında bilgi verdi.
Evet ibreli ağaçları görünce hemen ''çam'' deriz veya herhangi bir çalı görünce ''çalı'' der geçeriz veya otsu bitkilere genellikle ''ot'' deyip geçme eğilimimiz vardır. Günümüzde kaybolan temiz havamız ve kaybolan sağlıklı yiyeceklerimizle beraber tekrar doğaya sarılma eğilimimiz de arttı. Betonlarla çevrili şehir hayatı, yeşile basamayan ayaklarımız ve doğal yöntemlerden uzak yetişen sebze ve meyvalar ve diğerleri. Bitkilerden şifalanmak istiyoruz artık. İlaçlar yerine onları tanımak, bilmek, gerektiği zaman doğru şekilde kullanmak istiyoruz. Aynı anneannelerimizin babaannelerimizin, ninelerimizin yaptığı gibi. Ne yazık ki artık onlar dünyada değil ama bu konuda yetişmiş bilim adamlarımız bize yol gösteriyor.  Fitoterapi, hastalıkların taze veya kurutulmuş bitkiler ve onların doğal ekstreleri ile tedavi edilmesi yöntemine verilen bilimsel isimdir. Ben bu gün 1 tek ağacın  faydalarından bahsedeceğim. Cedrus libani.
Cedrus libani, katran ağacı, Lübnan sediri, Toros sediri olarak da bilinir. İğne yapraklılardandır. Toros Sedirinin boyu 40 metreyi bulabilir, gövde yuvarlak esmer veya kırmızımsı kahverengi, üzeri noktalıdır. Dalları aşağı doğru sarkık bu nedenle geriden şadırvan görünümündedir. Yaprakları iğne şeklinde 20-40 tanesi topluca bir arada, kozalakları silindirimsi yumurta şeklindedir. Toros Sedirine haşereler yaklaşmadığından bu ağaç 2500 yaşına kadar yaşabilmektedir. Bugün Lübnan’da korunmaya alınmış 2000 yaşında 400 sedir ağacı bulunmaktadır. Atlas sedirinin gövdesi grimsi, yaprakları grimsi veya mavimsi yeşil renkte olup ağaç dikine yükselir ve dalları yukarı doğrudur.
Odunu çok değerlidir, suya dayanıklıdır, gemi yapılır.(Sedir odunu; Cedri lignum) Kendine has eterik yağları vardır.(Sedir Eter yağı; Cedri aetheroleum).  Kök, gövde ve odunundan katran elde edilir. Dahilen mide hastalıklarında, haricen cilt hastalıklarında kullanılır. Parazitlere karşı etkilidir. Sedir odunu ve dalları talaş haline getirildikten sonra su buharı ile damıtılarak (destilasyonu yapılarak) eter yağı elde edilir. Yaprak ve kozalaklarının çayı içilir.


Hiç yorum yok: