26 Şubat 2013 Salı

Şifalı Orman Bitkilerinden Cedrus libani

C E D R U S   L İ B A N İ 

S E D İ R  A Ğ A C I

Sanırım pek azımız yukarıdaki yeşil dalları ve üzerindeki kozalakları görünce duyarsız kalabiliriz. Hemen içimizden bu bir çam ve üzerinde kozalakları varmış deriz, kabaca. Oysaki Dendroloji diye bir bilim dalı var ve ağaçları inceliyor. Ağaçlar diyince içine bir tek ağaçlar girmiyor tabii. Başka neler giriyor? Ağaçlarla birlikte ağaççıklar, çalılar, sarıcı bitkiler; yani kısaca çok yıllık odunsu bitkilerin tamamı inceleme konusu. Çok yıllık bitkilerden söz açılmışken, bu günü değil sürdürülebilir yarınlarımızı, geleceğimizi düşünerek hareket etmeliyiz. Bu konuda çeşitli ata sözleri var. Nasıl aşağıdaki güzelim Cedrus libani bir kaç kuşak önceden bize armağansa aynı şekilde biz de gelecek kuşaklara armağanlar bırakabilmeliyiz. ''Bir kuşağın diktiği ağacın gölgesinde gelecek kuşaklar serinler'' diyor Çin Atasözü. ''Ormana nasıl haykırırsan öyle karşılık verir'' diyor bir diğer Fin Atasözü. Evet doğru haykırabilmek için tanımak, bilmek, fark etmek ve sevmek gerek. Bilgi ve sevgi bir arada olunca da korumak gerekiyor. Bu medeni insanların en büyük sorumluluğu.
Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi bu hafta hem ağaçları tanımamızı hem de şifalarla dolu orman bitkileri konusunda bilgilenmemizi sağlayan çok güzel bir eğitim gerçekleştirdi. Prof.Rahim Anşin bize gün boyu teorik ve pratik ''Şifalı Orman Bitkileri'' hakkında bilgi verdi.
Evet ibreli ağaçları görünce hemen ''çam'' deriz veya herhangi bir çalı görünce ''çalı'' der geçeriz veya otsu bitkilere genellikle ''ot'' deyip geçme eğilimimiz vardır. Günümüzde kaybolan temiz havamız ve kaybolan sağlıklı yiyeceklerimizle beraber tekrar doğaya sarılma eğilimimiz de arttı. Betonlarla çevrili şehir hayatı, yeşile basamayan ayaklarımız ve doğal yöntemlerden uzak yetişen sebze ve meyvalar ve diğerleri. Bitkilerden şifalanmak istiyoruz artık. İlaçlar yerine onları tanımak, bilmek, gerektiği zaman doğru şekilde kullanmak istiyoruz. Aynı anneannelerimizin babaannelerimizin, ninelerimizin yaptığı gibi. Ne yazık ki artık onlar dünyada değil ama bu konuda yetişmiş bilim adamlarımız bize yol gösteriyor.  Fitoterapi, hastalıkların taze veya kurutulmuş bitkiler ve onların doğal ekstreleri ile tedavi edilmesi yöntemine verilen bilimsel isimdir. Ben bu gün 1 tek ağacın  faydalarından bahsedeceğim. Cedrus libani.
Cedrus libani, katran ağacı, Lübnan sediri, Toros sediri olarak da bilinir. İğne yapraklılardandır. Toros Sedirinin boyu 40 metreyi bulabilir, gövde yuvarlak esmer veya kırmızımsı kahverengi, üzeri noktalıdır. Dalları aşağı doğru sarkık bu nedenle geriden şadırvan görünümündedir. Yaprakları iğne şeklinde 20-40 tanesi topluca bir arada, kozalakları silindirimsi yumurta şeklindedir. Toros Sedirine haşereler yaklaşmadığından bu ağaç 2500 yaşına kadar yaşabilmektedir. Bugün Lübnan’da korunmaya alınmış 2000 yaşında 400 sedir ağacı bulunmaktadır. Atlas sedirinin gövdesi grimsi, yaprakları grimsi veya mavimsi yeşil renkte olup ağaç dikine yükselir ve dalları yukarı doğrudur.
Odunu çok değerlidir, suya dayanıklıdır, gemi yapılır.(Sedir odunu; Cedri lignum) Kendine has eterik yağları vardır.(Sedir Eter yağı; Cedri aetheroleum).  Kök, gövde ve odunundan katran elde edilir. Dahilen mide hastalıklarında, haricen cilt hastalıklarında kullanılır. Parazitlere karşı etkilidir. Sedir odunu ve dalları talaş haline getirildikten sonra su buharı ile damıtılarak (destilasyonu yapılarak) eter yağı elde edilir. Yaprak ve kozalaklarının çayı içilir.


20 Şubat 2013 Çarşamba

B O N S A İ

UZAKTAKİ  YALNIZ  YAŞLI  BİR  AĞAÇ

Gerçekten bu emektar avuçlar içindeki ağaca baktığımız zaman, aynı şeyi hissediyoruz sanırım:''Uzaktaki Yalnız Yaşlı Bir Ağaç'' evet bonsai de anlatılmak istenen; verilmek istenen de bu.
İnsanoğlu doğadaki pek çok ağaç gibi yüzlerce yıl yaşamayacak elbette ancak Bonsai Ustası hocamız Hasan Şimşek bir konuşmasında şöyle söylüyor: ''Bonsai sahibi olan bir kişi doğaya saygı duyar  ve doğaya saygı gösteren bir birey, yaşadığı topluma ve insanlara da saygı gösterir.''
 
Bonsai'cilerin bir bahçesi yok genellikle. Balkonlarında evlerinde bonsailerini yaşatıyorlar. Şehir hayatı için en güzel yanı da işte bu. Bir de ben şöyle diyorum, yıllarca hatta pek çok ülkede yüzlerce yıl emekle ve sabırla bakılan bonsai sanatı, bir nefis terbiyesi. 375 yaşındaki, Japanese white pine (Pinus parvifolia) Yamaki Ailesi tarafından, 1976 yılında ABD'ye hediye edilmiş. Hediye ediliş sebebi de çok ilginç uzaktan görünüşü atom bombasının patlamada oluşturduğu mantar şekilli görüntüsüne sahip olması.   Nasıl da benziyor değil mi?
 
Hiroshima Survivor
 

 
Bu resim de 1976 da ABD ye hediye edilirken.
Bu hediye bence o kadar anlamlı bir hediye ki hem ABD'ye hem tüm insanlığa bir ders ve nasihat niteliğinde, öyle değil mi? Yamaki ailesi: http://www.bonsai-nbf.org/site/japanese2.html
 
Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesin'de, hafta sonu Bonsainin kapısını bir gurup hevesli araladık. Bu küçük görünse de, meşekkatli uzun ince yolda kendimize bir patika aradık. Bonsai ustamız Hasan Şimşek bize gerek tekniğini, gerek felsefesini, tarihini 2 günde kısaca anlattı. Ancak aralanan kapıdan gidilecek çok uzun bir yol var. Ülkemizin gerek Uzakdoğu'dan gerek Avrupa'dan hatta Ortadoğu'dan bile bonsai konusunda çok geride olduğunu öğrendik. Biz kendi ağaçlarımız üzerinden başlayarak kendi bonsai ustamız olmaya karar verdik. Mart ayında tekrar buluşmak üzere ayrıldık.  

   2 günün sonunda sergideki bonsailerimiz, ön sıra 2.ve 3. benim 
Bon=tepsi, tabak gibi demekmiş ve sai=ağaç,bitki demek. Birleştirince tabağın içindeki ağaç oluyor.
2000 yıl kadar önce Çinli Budist rahiplerin başladığı ve daha sonra Japonların öğrendiği bir sanat. Piyasası gayet yüksek. 100.000.000Yene,  mayogi stili iyi bir bonsainin fiyatı.Ustamız uzun yıllardır Türkiye'de yetişen ağaçlardan bonsai yapıyor. Bunların tabii hepsi uygun değil mesela meyve ağaçları ile ibreleri büyük çamlar uygun değiller. Kültür cinsi ağaçların ve meyve ağaçlarının ömrü hem kısa olduğu hem de ilaçlanması gerektiği için uyum gösteremiyor. Fıstık çamının ve Kara çamın da ibreleri çok uzun. Güller aynı şekilde üzerinde çalışılmış ancak başarılı olunamamış.  Diğer pek çok ağaç ve ağaç formunda çalılar bonsaiye çok çok uygun. Başta ardıç ve ateş dikeni biz de onlardan başladık. Pek çok Bonsai sitili var ben resimleriyle bir kaç tanesinden bahsedeceğim. Kendi yaptığım güzel ardıç ağacımla başlıyorum. Formal Upright Dik Tarz

  Evet üzerindeki telleri görüyorsunuz. Nasıl mı yaptık? Evet ellerimiz ardıç ağacından mis gibi kokana kadar pek çok dalına ve yaprağına kıydık; daha sonra tüm gövdeyi ve dalları tellerle çevreledik. Ardından bir sağda bir solda kalacak şekilde en kalın alt daldan başlayarak; bir sağa bir sola tek sayı olacak şekilde kıvırdık ve şekillendirdik. Benim ardıcımda 5 dal var görüyorsunuz.

Bu bir harika,  Japon Akçaağacı(maple) kıvrımlı dik tarz, Mayogi bence
Amatörler önce 2 boyutlu daha sonra 3 boyutlu çalışmalarda daha başarılı oluyorlarmış. Genellikle bonsaiye uzaktan bakınca dalların ve tepenin bir üçgen formu oluşturması sağlanıyor.
  
 Ana tarzlardan olmayan, ancak kullanılan rüzgar yatığı tarzı yani fukinagashi, wind swept örneği üstte. Eminim rüzgarın geldiği yönü tahmin edebilirsiniz. Yukarıda olduğu gibi tek ağaçlar olabileceği gibi ormanlar da yaratılabiliyor bonsailerle. Buna da orman tarzı forest deniyor.

 
İşte size güzel mi güzel bir ardıç ormanı (Juniper)  
Uzaktan bakınca yine üçgen silüeti var, lider bir ağaç var. Ayrıca bu çalışmada shari yapılmış yani gövdenin bir kısmı soyulmuş kurutulmuş ve ilaçla beyazlatılmış.
Evet kapıyı araladık ve biz gurup olarak içeri bir adım attık. Amacımız bu güzel sanatın sevilmesi ve yaygınlaşması, aracılığı için NGBB ne tekrar teşekküler..

6 Şubat 2013 Çarşamba

Türkiye'nin Kardelenleri- GALANTHUS ve ÇYDD

 

Bazen Türkiye'de Çiçeklerle, Kızlarımızın Yolları Kesişiyor.

20 Ocak 2013 Pazar günü, bugüne kadar bir tek Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin o müthiş projesinden tanıdığım Kardelenlerle ilgili konferansa NGBB'ne gittim. Dr.Sırrı Yüzbaşıoğlu harika bir sunumla bize, elimizdeki bu müthiş hazineden bahsetti. Blogumu yazmadan biraz daha araştırma yaptım ve 2 isim buldum. Eğer Dr.Türkan Saylan Kardelen Kızlarımızın annesiyse; Dr.Sırrı Yüzbaşıoğlu da Kardelen çiçeklerimizin babasıdır. Uzun yıllara adanmış araştırma, teşhis turları, yazılar, sunumlar, makaleler, Türkiye'ye dair teşhis ve tespitler. Türkan Hoca da Kardelenlere bir ömür vakfetmişti;  proje halen devam ediyor. Her şeye rağmen...Çağdaş Yaşamı Desteklemek için adanmış bir ömrü, Türkiye'nin son 20 yıllık gündemini takip eden her bilinçli vatandaş bilir; ama ülkemizdeki Kardelen(Galanthus)  çiçeklerini pek bilmiyoruz.
Botanik doktoru Sırrı Yüzbaşıoğlu, Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesindeki konferansında bize Galanthusun öncelikle ne anlama geldiğinden bahsetti. Süt Çiçeği.
Kardelen, bir çenekli, çiçekli bitki ailesinden negisgiller (Amaryllidaceae) içinde sınıflanan Galanthus cinsi bitki türlerinin ortak adı. Çok yıllık, soğanlı,  ve otsu bitkilerden.Kardelenler, tıbbi açıdan önemli oldukları düşünülen bitkiler.Türkiye'de halk arasında, toprak üstü kısımları kalbi kuvvetlendirici, mideye iyi gelen ve adet  söktürücü ilaç; toprak altı kısımları ise taze haldeyken ezilerek, çıbanları olgunlaştırmak için hazırlanan lapa olarak kullanılıyor. İçerdikleri ve ilaç olabilme olasılığı bulunan alkaloit ve lektinler nedeniyle, çok sayıda araştırmaya konu olmuşlar.
 
Tüm dünyada 20 kadar türünün olduğu tespit edilmiş ve bunların 15 tanesi Türkiye'de ve 6 tanesi endemik. Türkiye'deki  15 türün doğada yetiştiği biliniyor. Ne yazık ki, kardelenlerden bazılarının soğanları Türkiye'nin ihraç ürünleri arasında bulunuyor.  Galanthus elwesii ile Galanthus ikariae ve/veya Galanthus latifolius adlı türler, uzun yıllardan beri ve başta Hollanda olmak üzere bazı ülkelere, "süs bitkisi" adı altında ihraç edilmiş ve ediliyor.  Güncel durumda, Galanthus elwesii ile Galanthus woronowii türleri dışındaki kardelen soğanlarının doğadan toplanarak ihraç edilmesi yasaktır. Bahsi geçen ve Türkçede sırasıyla "Toros kardeleni" ve "Karadeniz kardeleni" olarak anılan iki türün soğanlarının ihracatı ise sınırlandırılmıştır.
 
Galanthus nivalis-Adi Kardelen
1)Galanthus x allenii
2) Kafkas kardeleni (Galanthus alpinus)Ayder Yaylasında bulundu ancak ülkemizde az bulunuyor. Zilkale Çamlı Hemşin'de görülmüş. Ormanın altına girmeyen, yakınında bulunan bir tür.
3) Dar yapraklı kardelen (Galanthus angustifolius)
4) Galanthus cilicicus Türkiye
5) Büyük kardelen ya da Toros kardeleni (Galanthus elwesii) Türkiye, Toros yaylalarında çok ve gür olarak mevcut. Kızılcahamam, Niğde'de kayalar arasında var.İzmir Karaburun'da, Karadağda mevcutlar. Elwesii özellikle Toroslarda var demiştik ancak; yurtdışına da çok çıkarılmış.
6) Foster kardeleni (Galanthus fosteri) Türkiye, Antep tarafında görülmüş. Parlak ve yeşil yaprakları ayırt edici özelliği.
7) Narin kardelen (Galanthus gracilis) Türkiye, Batı bölgelerde ince ve narin olarak varmış. Trakyadaki meşeliklerde ve özellikle Sibil Dağında mevcutmuş. Farkı 2 sap birden çıkmasında.
8) Galanthus x grandiflorus
9) Galanthus ikariae Türkiye
10) Galanthus koenenianus Türkiye
11) Galanthus krasnovii Türkiye'de zor bulunuyor esas Gürcistan,Artvin'de var. İçteki yaprakların ucu sivridir.
12) Galanthus lagodechianus
13) Adi kardelen (Galanthus nivalis)
14) Galanthus peshmenii Türkiye, Kasım ayında açıyormuş. Kaş'ta rastlanmış.
15) Geniş yapraklı kardelen (Galanthus platyphyllus)
16) Kırım kardeleni (Galanthus plicatus)
 İstanbul kardeleni Galanthus plicatus subsp. byzantinus Türkiye'de Samandra ve Tarkyada raslanıyor.
 Kırım kardeleni Galanthus plicatus subsp. plicatus. Abant çevresinde yaygın olarak mevcut.
17) Güz kardeleni (Galanthus reginae-olgae) Türkiye
18) Rize kardeleniGalanthus rizehensis Türkiye
19)Galanthus transcaucasicus
20)Galanthus trojanus, Çankkalede rastlanıyormuş.
21) Karadeniz kardeleni (Galanthus woronowii) Türkiye'de maalesef ticareti yapılıyor. Çay ekmek için temizleniyor. Siklamen varsa yakınında olabiliyor. Belirtildiği gibi Karadenizde var
22) Galanthus valentinei, Boğazın Avrupa yakasında, Trakyada hakim. Ayrıca Belgrat Ormanı'nda ve Terkoz Gölünde olduğunu belirtti Dr.Yüzbaşıoğlu.

Kardelenden, Galantamin elde ediliyor, özellikle Bulgaristana'a gönderiliyor. Alzheimer ilacı yapıldığı belirtildi. Bu konferansta beni en çok üzen ise, 20 türün 15 kadarı Türkiye'de yetiştiği halde bizim bu türleri tanımıyor oluşumuz. Yabancıların çeşitli türleri bir şekilde alıp yetiştirmesi. Ülkemizde ise, çay ekmek veya başka bir amaçla sökülüp atılması, türlerin azalıp yok olmasına sebep oluyor. Bu gerçekten çok acı. İlaç sanayinde kullanılan bu çiçek, Türkiye'de de değerlendirilebilmeli. 1700'lü yıllardan beri Avrupa'ya Kardelenlerin gönderildiği tespit edilmiş. Avrupalılar bahçelerine çokça kardelen ekerlermiş. Sorulması gereken, kaçımızın bahçesinde, balkonunda kardelen var?
 
Kardelenler karla birlikte başlarını çıkarsalarda, çiçekleri 1,5cm-3cm arası olup; boyları en fazla 20 cm olan minicik çiçekler. Aynı ÇYDD'nin mücadeleci öğrencileri gibi. Onları ancak dikkatli gözler fark edebilir. Kardelenleri de tanıdıkça daha çok seveceğiz; fark edeceğiz. Dr.Sırrı Yüzbaşıoğlu Türkiye'da dağ tepe dolaşmış türleri tespit etmiş, projelendirmiş, tezler yazmış, yabancılarla ortak çalışmalar yapmış bir botanikçi. Kendisine konferansı için, organize ettiği için de NGBB'ne çok teşekkür ediyorum.

Dr.Sırrı Yüzbaşıoğlu,

http://www.herbmedit.org/bocconea/24-335.pdf
http://www.kew.org/kewmagazine/spring05/feature.pdf









 
 
 
 
 
 




5 Şubat 2013 Salı

Flower Show 2012 İstanbul -Ekolojik Bir Bakış

FLOWER SHOW 2012 ISTANBUL
 

Hepimiz gitgide parkları ve bahçeleri ile çiçeklerle bezenmiş mekanlar görmek istiyoruz. Şehir hayatında yeşili özler olduk. Güzel, bakımlı bahçeler hepimizi sosyolojik ve psikolojik olarak rahatlatıyor. Orman, park ve bahçelerde kendimizi iyi hissetmemizin en önemli sebebi  karbonun az ve oksijenin bol olması elbette. Kışın bu arzumuz daha da arttığı için İstanbul’da Flower Show tam bir kurtarıcı oldu. 
Geçtiğimiz yıl da katıldığım bu fuarda ağırlıklı olarak bitki, peyzaj ve elbette çiçekler göz önündeydi; ancak makinesinden, sulamasına, iplerinden, saksılarına, laboratuvar çalışmalarından, basın-yayın olanaklarına kadar bu işin geniş bir yelpazesi olduğu da ortadaydı. Kendimi elimde kilolarca renkli ofset baskı kataloglarla fuar salonundan çıkarken buldum... Çok üzüldüğüm bir konu da, bunların bir tanesinin bile geri dönüşümlü kağıttan olmamasıydı.
Geçen yıl fuar da daha gösterişli peyzaj çalışmaları, daha gösterişli bitkiler bizi karşılıyordu bu yıl ki fuarda ise yapı sektörüne yönelik çalışmalar ağırlıklı. Yine geçen yıl, pek çok ithal dış mekan bitkisi göze çarparken bu yıl ithallerle birlikte kendi seralarında, bahçesinde çeşitli yöntemlerle çoğalttıkları bitkilerle fuarda yer alan yerli firmalar çoktu. Orman ve Su İşleri Bakanlığı da fidanlıklarla ilgili bilgi veriyordu.
 
 
Pek çok sera fidanlarıyla, geçici tasarımlar yapmıştı. Pek çoğu ziyaretçileri cezbediyordu.
Oya ağaçlarına daha büyürken , şekil verilerek oluşturulan bu canlı heykeller benim çok ilgimi çekti.  
Canlı olmaları, baharda yeşermeleri ve çiçek açmaları ise inanılır gibi değildi..Ve bana Patrick Dougherty'nin ağaçlardan yapmış olduğu sanat eserlerini hatırlattı. Ağaçlar güzel formlarıyla sanat eseri oluşturmuştu. http://turkce.kambiumtarim.com/products-2/

Ekolojik Çalışmalarıdan bahsedersek:
Bitkiler için yağmur suyundan daha iyi su yok. Akıllı insanlar bahçelerini yağmur suyu ile sular! Kullanışlı Yağmur Suyu Tankları vardı.
Royal Garden firması, bu amaçla yola çıkarak yağmur suyunu toplama ve kullanmaya yönelik Garantia firmasıyla birlikte bir çalışma yapmış. Sert ve soğuk olan yeraltı ve musluk suyundan çok daha faydalı olan yağmur sularını tanklarda biriktirerek; bahçelerde sulama amaçlı kullanılmasını sağlayan bir sistem üstelik çok da estetik seçenekleri var. Suyunuzu bazen bir Amforadan, bazen de üzerinde çiçek ekebileceğiniz büyük bahçe saksısından muslukla alabiliyorsunuz. http://www.garantia.co.uk/

Nem

Koruyucu ve Bitki Geliştirici Wesoorb-Sulamada yüzde 90 Tasarruf Sağlıyor.
Ülkemiz coğrafi konumundan dolayı, su sıkıntısı çeken ülkeler sıralamasında üst seviyeler de yer alıyor bunu hepimiz biliyoruz. Önümüzdeki yıllarda da kuraklıktan ve küresel ısınmadan en fazla etkilenecek ülkelerden biri olacağını uzmanlar belirtiyor. Su, tüm canlıların hayat kaynağı. Buna karşın dünya ve özellikle ülkemizin su kaynakları her geçen gün azalarak yok olmakta veya kullanılmaz hale geliyor. Tarımsal üretimde toprağa verdiğimiz suyun kayıplarını önleyerek, sulamadan maksimum fayda sağlayabilmek ve üretimden daha fazla verim alabilmek amacıyla firma, sulama, gübreleme, enerji ve işçilik maliyetlerini düşüren bununla birlikte üretimde verimi de arttıran ürünü geliştirmiş. Özel sektör ve Üniversitelerle  iş birliği,  Ar-ge çalışmalarını yapmış WESOORB’ u üretmiş. Yetkililer, tarımsal alanda gelişmiş ülkelerde uzun yıllardır buna benzer ürünler kullanıldığını belirtiyor. Ürün potasyum tabanlı selülozik bir bileşik, toksit değil. Gübre ve besleyicileri uzun süre toprakta tutuyor. pH nötr bir ürün ve asıl önemlisi sulamada %90 tasarruf sağlıyor. http://www.wesoorb.com.tr/

Yeşil Çatının Avantajları- Hem Çevresel Hem Ekonomik Avantajlar
Yeşil çatılar, hem çayırımsı görüntü veriyor; hem de az bakım gerektiren ekolojik ve ekonomik sistemler. Nasıl çevresel avantajlar sunuyor? Günümüzün beton ormanlarının etkilerini azaltarak insanların, bitkilerin, hayvanların yaşayabileceği yeni ve dost canlısı mekanlar yaratıyor. Bitkilendirme başladıktan sonra kuşlar, kelebekler buraları yuva ediniyorlar. Suyu tutarak, yeniden kullanarak kanalizasyon sistemine aşırı yüklenilmesini önlüyor ve dengeli su yönetimini sağlıyor. Hava daha nemli ve solunabilir duruma geliyor; aşırı sıcaklık artışını önlüyor bu da klima kullanımını dolayısı ile elektrik kullanımını azaltıyor. Bir çok kirlilik yeşil çatılar tarafından emiliyor hatta kısmen ışık kirliliği azalıyor. İnsanoğlunun güneş enerjisinden en iyi faydalanmasını sağlayan fotosentez mümkün oluyor. Ekonomik açıdan avantajları ise: yaşam ve çalışma şartlarını iyileştiriyor. Yağmur suyunun büyük kısmı çatı sistemi içerisinde tekrar kullanılacağı için sağnak yağışlar esnasında su baskınlarının azalmasına sebep oluyor. Yalıtım avantajı sayesinde, binaları yazın serin, kışın sıcak tutarak ısıtma ve soğutma giderlerini düşürüyor. Ses ve partikül kirliliğini azaltıyor. Binanın karkasının ve yalıtımının ömrü uzuyor. Çevreye karşı duyarlılığı artırıyor. Tüm avantajları bir kenara suyun en verimli bir şekilde kullanılmasını sağlıyor, kaynakların boşa kullanılmasını engelliyor. Netyapı fuar alanının tamamında deneysel olarak bunları tek tek ziyaretçilere gösteriyordu. http://www.netyapi.com/
Hydroseeding- Çevre Tahribatlarına Doğal Çözümler-Geliştirilmiş Modern Ekim Teknolojisi
Hydroseeding, tohum, malç, yapıştırıcı ve hydroseeding yardımcı ürünlerin su ile birlikte bir makine tankı içerisinde karıştırılarak elde edilen bulamacın, toprağa basınçla püskürtülmesi yoluyla yapılan bir ekim yöntemi. Karışımdaki tüm malzemeler, bölgenin iklimine, toprağın organik, fiziksel ve topoğrafik yapısına, uygulama amacına ve uygulama zamanına göre belirleniyor.  Modern bir ekim sistemi; elle ekimin imkansız olduğu yamaçlarda kolaylıkla uygulanıyor; toprağı rehabilite ederek çimlenme sağlıyor; kurulum kalitesi yüksek; mevcut tüm alanlara direkt uygulanıyor. Ön saha çalışması çok çok az; homojen dağılım sağlıyor; uygulama ve kullanım alanı çok geniş. Yamaçlarda, toprağın aktığı erozyon tehlikesi olan bölgelerde, toprak stabilizasyonu çalışmalarında, kara yolları kenarlarında, taşkın kontrollerinde, nehir ıslah çalışmalarında, yangından zarar görmüş alanlarda, kül ve toz kontrolü yapılan bölgelerde, Kendi ağırlığının 400 katına kadar su tutabilen ve bırakabilen bir malzeme. http://www.hydroseeding.com.tr/
Ekolojik hayata yönelik tespit etmiş olduğum bu sürdürülebilir çalışmaların, yıllar içinde artarak kullanılacağına; daha yaşanabilir çevreleri bizden sonraki nesillere bırakabileceğimize inanıyorum. Bundan sonraki fuarlarda daha az kağıt ve atık kullanılmasını canı gönülden temenni ediyorum.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 



 
 

 
 
 



  

4 Şubat 2013 Pazartesi

DOĞANIN YAKARIŞINI RESMETMEK

G Ü R B Ü Z  D O Ğ A N  E K Ş İ O Ğ L U

 
Bu resmi ilk gördüğümde gerçekten ayaklarını suya sokan, denizin, okyanusun karşında, damla damla suyu yüzünde hisseden, o güzelim deniz kokusunu mis gibi içine çeken çocukların ne kadar da şanslı olduğunu düşündüm. Göllerimizin küçüldüğü, nehirlerimizin kuruduğu, susuzluğun dünyamızı tehdit ettiği bu günlerde elimizdeki suyun değerini bilmeliyiz ve korumalıyız. Durumun tehlikeli boyutunu bilirsek; bilmeyenlere öğretirsek toplumsal bilinç oluşturmak açısından çok faydalı olur. Gürbüz Doğan Ekşioğlu'nun her çalışması doğanın karşı karşıya kaldığı tehlikeyi bize anlatıyor adeta.


 
Su probleminin, susuzluğun neler yapabileceğini anlatan bir başka çalışma. Tekne çölün ortasında kendine bir yol açmış zar zor ilerlemeye çalışıyor. İnsanlar susuz yaşayamıyor; bitkiler ve hayvanlar da aynı şekilde. Doğanın döngüsü için su en önemli kaynak.
 
Acaba bu beyaz kuş bu güzel ağacın hayatını mı kurtarıyor? Acaba onun tohumlarını bir yerden bir yere mi taşıyor? Hayvanlar olmadan bitkiler; bitkiler olmadan hayvanlar yaşayamıyacağına göre insanoğlunun doğadan uzaklaştıkça, bedensel ve ruhsal sağlığını kaybedeceği gayet açıktır. Ekşioğlu bence bunu anlatıyor. 
 

Şehir insanı ayağını basacak bir yeşil alan özlemi içinde. Blokların, beton binaların arasına sıkışmış kalmış, aynen resimde olduğu gibi. Uzaktan kendi yaşamına baktığı zaman da acıyor bir taraftan kendine; ancak bu döngüden de kurtaramıyor. Ne güzel çizmiş Gürbüz Doğan Ekşioğlu.
 
Gürbüz Doğan Ekşioğlu, karikatürleri, illüstrasyonu ve sanat serüveni neyle ilgili diye bakınca, tüm hayata dair olduğunu görüyoruz. Karikatürü, içinde çok fazla duygu barındırdığı için ve duygunun sert bir biçimde dışarı vurulması olarak özetliyor kendisi, işçi fikrinin, ezen ve ezilen insan ve insan hakları nedir, bunların hepsini, asıl benim için ise bu blogda çok önemli olan doğanın yavaş yavaş hayatımızdan çıkışını, dünyadaki tahribatı, yeşilden, topraktan uzak yaşamlarımızı..Sanatçı çarpıcı şekilde bu konuları illüstrasyonlarında ve karikatürlerinde resmediyor. Yeditepe Üniversitesinde, kendi gibi duyarlı nesillerin yetişmesine katkıda bulunuyor.
Biz blogumuzda bugün, yeşile ve doğaya dair olanlardan birkaç tane seçebildik. Kelimelerin yetersiz kaldığı yerlerde resimler, şekiller çok daha anlamlı oluyor. Toplumsal duyarlılık, farkındalık yaratmaya yardımcı oluyor.
 

 
 
 
 Bu bereketli yağmurlara nasıl ihtiyacımız var, değil mi? Hayat için su, su için yağmur, yağmur için doğal bitki örtüsünün korunması gerekiyor.