26 Eylül 2012 Çarşamba

Salep nedir biliyormuydunuz? Orkide'yi tanıyormuyuz?

 

S A L E P  V E  O R K İ D E  İ L İ Ş K İ S İ

 
Türkiye'de 4 bin çeşide yakın Türkiye ve bölgeye özgü endemik bitkiler vardır. Bunlardan biri de Orkide'dir. Salep,  Salepgiller (Orchidaceae) ailesindendir. Türkiye'de en çok Batı, Güneybatı, Güney ve Kuzey Anadolu olmakla beraber Anadolu’nun birçok yerinde yetişirsalep diyor ve devam ediyor Sayın İsmail Tokalak ''Küreselleşme Kıskacında Türk Tarımı'' adlı kitabında Salep hakkında yazıyor ve Tarımdaki fırsatlardan biri olarak görüyor.
 
Orchis, Ophyris, Serapias, Platanthera, Dactylorhiza vs. cinslerine ait türlerin yumrularına verilen ad. Bu bitkilerin toprak altında iki yumrusu bulunur. Bunlardan biri ana yumrudur ve o senenin gövdesini
verir. Diğeriyse gençtir (hemşire veya kardeş yumru) ve gelecek yılın yumrusunu verir. Salep elde edilen türlerin hepsi yumruludur. Salep daha çok kireçli toprakları sever. Ormanlık bölgelerde yetişen saleplerin yumrusu iri olur. Çayırlarda yetişen saleplerin yumrusu ise daha zayıftır. Anadolu’da salep genellikle Orchis ve Ophyrus türlerinden elde edilir.
 
Türkiye'de yetişen diğer pek çok endemik bitki gibi ticari olarak değerlendirilememektedir. Bitkinin yetiştiği bölgelerde yaşayan halk bunları yok pahasına satmakta ya kısıtlı olarak kendisi tüketmekte ya da ne işe yaradığını bile bilmemektedir. Endemik bitkilerin doğal habitatlarının tespit edilmesi, bunların korumaya alınarak, bölge halkını eğiterek, toplatılması çok büyük ekonomik değeri de beraberinde getirecektir.                                        
Yüksek yerlerde endemik olarak yetişen ve kültür yetiştiriciliği çok zor olan en değerli çiçeklerden biri de ''Orkide''dir. Orkide filizlenmeye başladığında Mayıs, Haziran aylarında toprak altında kalan iki yumrusu vardır demiştik. Yumru toplanırken bir tek yan yumrunun alınması, gövdeyi taşıyan ana yumrunun alınmaması çok çok önemlidir.  Ancak binlerce orkidenin yanlız birkaç türünden salep elde edildiğini düşünecek olursak, doğru yumrunun toplanması daha da önem kazanıyor. Her iki yumru toplanırsa bir sonraki yıl orkide yetişmez.  

Salep Nasıl Elde Edilir?

Orkidemiz çiçekteyken, toprak altındaki yumruları toplanır.(Dikkat yalnız yan yumru alınır, gövdeyi taşıyan ana yumru genellikle alınmaz) Fakat her ikisi de kullanılabilir. Yumrular kremsi, yumurta şeklinde veya çatalsıdır. Toplanan yumrular suyla yıkanarak temizlenir, ipe dizilir ve su veya sütle kaynatılır, sonra açık havada kurutulur. Kurutulan yumrular dövülerek toz edilir. Elde edilen bu toz kullanılacak hale gelmiş olan salebi verir. Saf salebin fiyatı 200 dolar civarıdır. Saf salebin içine nişasta katılarak, fiyatı düşürülür.  

Salep Nerelerde Kullanılır?

Bileşiminde nişasta, şekerler, musilaj ve azotlu maddeler vardır. Bilhassa çocuklarda ishal kesici, kuvvet verici ve gıda olarak kullanılır. Barsak nezlesinde soğuk algınlıklarında ve öksürüğe karşı halk arasında çok kullanılmaktadır. Bilimsel olarak kanıtlanmadıysa da afrodizyak olduğu söylenir.  Dondurma yapımında en çok kullanılır. Salepsiz bir dondurma olmaz. Saf salep ile yapılan dondurma ise en iyisidir.  Salep Borsası Burdur'un Bucak ilçesindedir. Tüm Türkiye'deki salepler buradan alınıp satılır.
 
Ülkemizin de taraf olduğu CITES isimli uluslararası bir anlaşmaya göre, yumruların toplanması ve satılması yasak. Avrupa'da çok ciddi cezalar uygulanıyor. Ülkemizde salep ticaretinin, herhangi bir basamağında her hangi bir müeyyide söz konusu değil:) Yıldan yıla yok oldukları ise, bilimsel olarak ortaya konuyor; ancak halen uygulama yok.  Madem bu değerli çiçekten salep elde etmek için yumrular toplanıyor hiç olmazsa bir yumrunun toplanması konusunda, bu köylerde eğitim verilse ne iyi olurdu. Köylü denetim içinde ek gelir sahibi olurken; orkide alanları tespit edilebilirdi. Türkiye orkideler bakımından zengin bir ülke, ancak ülkemizde yılda üretilen yaklaşık 50 ton salep için, 45-180 milyon yabani orkide bilinçsizce tahrip ediliyor. Doğa harikası bu bitkinin nesli yok olma tehlikesi ile karşı karşıya; acilen önlem alınması gerekiyor. Toplanma ve ticaretinin kontrol altına alınması, glikomannan içeriği yüksek ve kültürü yapılabilen bitkilerin yapılması teşvik edilmelidir.

   E V D E  D O N D U R M A  N A S I L  Y A P I L I R ?

 


Malzemeler :
1 kg süt
6 gram salep (2 çay kaşığı)
200-250 gr arası şeker
Hazırlanışı :
Önce büyük ve onun bir küçüğü çelik tencere iç içe geçirilerek iki tencerenin arasına su konulup derin dondurucuda soğumaya bırakılacak, süt ocağa konularak kaynaması sağlanacak, kaynayan sütün ateşi kısılacak, ayrı bir tabakta salep ile şeker karıştırılacak, karıştırılan salep ve şeker yavaş yavaş kaynayan sütün içine ekilecek, bu arada devamlı karıştırılarak salebin topaklaşması önlenecek, süt koyulmaya başlayınca kaynama işlemi bitirilip ocağın altı kısılacak.
Ocaktan alınan sütün karıştırılarak soğutulması gerekmektedir. Soğuyan sütün derin dondurucudaki çelik tencereye dökülerek karıştırılmaya devam edilip yoğunlaşması sağlanacaktır. Sertleşmesi için derin dondurucuda dinlenmeye bırakılması gerekmektedir.
Derin dondurucudan sertleşmiş kıvamda çıkan dondurmanız servise hazır hale gelmiştir
 
Sizlerle biraz da kendi çektiğim orkide fotoğraflarını paylaşmak istiyorum. Ben çok seviyorum onları siz de sevdiniz mi?
 
Rochester,MN 2012
 
Rochester, MN 2012 
 
İstanbul, 2012 Annemin çiçekleri
 
İstanbul,  2012 Annemin çiçekleri
 
İstanbul, 2012 Annemin çiçekleri
 
İstanbul, 2012 Annemin çiçekleri

24 Eylül 2012 Pazartesi

Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

 K A R A  T O P R A K

Ekim ayı kapımızda. Kimimiz bahçemizi şenlendirmek; kimimiz tarlamıza meyve sebze dikmek; tarıma orasından burasından bulaşmak istiyoruz veya balkonum cıvıl cıvıl olsun istiyoruz. Bu isteklerimizin gerçekleşebilmesi için bize en başta ne lazım? Ona bakmalıyız, elbette TOPRAK. Sadık Yarimiz..
Toprak nedir? diye sorduğum zaman; ''üzerinde bitki yetişen her şeye zemin oluşturan, doğal maddeye'' denildiğini duyar gibi oluyorum. Tarımsal açıdan ise, kayalar ve organik maddeler içeren bir materyal, toprak. Bitkilerin gelişmesi için doğal ortamdır ve sürekli değişim halindedir toprak. Oluşumunda iklim, organizmalar ve zamanın etkisi büyüktür. Toprak içeriğine baktığımız zaman 1santimetre küp tarım toprağı 200-1.000 yılda oluşurken(dikkat kaç yıl?), kayalar parçalanır; ana materyale dönüşür; ana materyal parçalanır toprak oluşur. Bu esnada pek çok fiziksel, kimyasal, biyolojik olaylar meydana gelir. Bu parçalanma ve ayrışma sonucunda kayalar gitgide daha küçük parçalara bölünür. Bir miktar toprak incelendiğinde hacimsel olarak yaklaşık ½ si katı maddeden; diğer ½ si boşluktan oluşur. Boşluklara hava ve sudan oluşmaktadır. Katı maddeler kayalar, taşlar, mineral maddeler tarafından oluşur.  
Toprağın Organik Maddeleri, bitkisel ve hayvansal kalıntılardan oluşur. Toprağa esmer rengini veren bu Humus'tur. Toprağın içerisinde su ile dolu olmayan gözeneklerde hava bulunur. Aşırı sulama ise toprağın içerisindeki havayı azaltır. Toprak havası atmosfer havasının devamıdır ve aralarında sürekli bir değişim vardır. Bitki kökleri oksijeni kullanıp karbondioksit bırakır. Bu sebeple de toprak havasında 15 kat fazla bulunduğu için toprağın sık sık havalandırılması yani bellenmesi gerekir.
 
Kazma İle Dövmeyince Kıt Verdi,
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
 
Kara toprak bize neler vermedi ki? ..dinleyelim Aşık Veysel'i ve sözlerini de anlamaya çalışmalıyız..
Özellikle killi topraklarda yeterli havalanma sağlanamaz ve topraktaki hava oranı düşer. Hava kapasitesini arttırmak amacı ile toprağa organik madde yani hayvan gübresi, bitki artıkları, torf, perlit ve kum karıştırmak gerekir.
Toprak havasının en önemli bileşenleri Azot(N), Oksijen, Karbondioksittir. Ayrıca şimşek çakınca, havadaki Azot toprağa bağlanır ve yeşil bitkiler de Azot olarak toprağa geri döner. Yağmurlar ve sulama suyu topraktaki su ihtiyacını karşılar. Toprak canlıdır, içinde hayat vardır. İçindeki canlılar bitkisel ve hayvansaldır. Gözle görülmeyen bakteriler ve solucanlar da vardır. Toprak oluşumuna etki eden faktörler ise şunlardır.    
 
     1) Anakaya yani mineraller, organik maddeler.
2) İklim yani yağışlar, sıcaklık ve rüzgarlar.
3) Organizmalar yani bitkiler ve hayvanlar.
   4) Topoğrafya yani yükseklik, eğilim, yöndür.

Toprağın içinde pek çok kimyasal olay vardır. Bunlar: Oksidasyon, Rediksüyon, Hidrosyan, Dehidrasyon, Hidroliz, Çözülme, Karbonatlaşma ve Tuzlulaşma gibi olaylardır. Kayaların parçalanması sırasında, toprakta belli katmanlar oluşur. Toprağın en üstüne organik maddeler biriktikçe, toprağın renginde koyuluk oluşur. Katmanlar, belirginliğini arttırır. Toprak Profili, toprağın dikine kesididir. Bu katmanların her biri harflerle simgelenir. Bunlara da horizon denir. En üstten aşağıya doğru Horizonlar:
O: Organik maddelerce zengin bir katmandır. 5-10 cm. Kadardır.
A: Mineral ve organik maddelerce zengin, koyu renkli katmandır. Biyolojik faaliyetleri fazladır. 40 cm olması idealdir. Bu aynı zamanda bel derinliğidir.
B: Yukarıdan yıkanan maddelerin biriktiği yerdir.
C: Ana malzemenin parçalanmış vaziyette bulunduğu horizondur.
R: Rock yani anakayadır.
Bir de sizlere ideal toprağın özelliklerinden bahsedeceğim. İdeal toprak öncelikle, yağmur veya sulama suyunun içine girmesine izin verecek oranda gözenekli olmalıdır. Gözeneklerin aşırı büyük olması, su ve besin kaybına sebep olabilir. Ayrıca taban direnajı iyi olmalıdır. Bitki köklerinde su birikmemelidir. Bir de yeterli miktarda oksijen içermelidir. Bu gerek bahçenizdeki toprak ve gerekse saksınızdaki toprak için geçerli kurallardır. Toprağın karmaşık yapısı içinde, hava, su ve katı maddelerin uygun oranlarda olması idealdir. Toprak genel olarak yağmur suyunu içine girmesine izin vermeli ancak gözenekler de fazla büyük olup su, besin maddelerinin akıp gitmesine de izin vermemelidir; çünkü taban suyu yükselirse bitki kökleri boğularak, gelişemez zira yeterli hava alamamıştır. Kil taneleri ise, çok küçük olduğu için bir araya geldiklerinde yapışırlar. Toprağın içindeki farklı tane büyüklükleri belirli oranlarda olmalıdır. Geniş bahçelerde toprağın bünyesini değiştirmek zordur. Küçük alanlarda ise, ilaveler yapabiliriz. Kum katarak, perlit katarak, hayvan gübresi katarak toprak, ekilebilir verimli hale getirilebilir. Genel olarak kumlu toprakların havalanması iyidir. İyi işlenebilirler ancak yıkanmadan dolayı besin maddeleri fazla olamaz; toprağa organik madde karıştırmak uygun olur.
Toprağınızın analizini yaptırarak ona göre bitki yetiştirmemiz en baştan doğru bir karar olacaktır. Toprak Analizi yapan bazı kamu ve özel kurumlarına birkaç örnek vermek isterim.
İstanbul il Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü,
Tarım ve Köy işleri Bakanlığı İl Müdürlüğü, D:307-309 Bağdat Caddesi,Caddebostan
Kadıköy,İstanbul
Toprak ve su analizleri ayrıca, Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüklerinde mevcut Toprak Laboratuvarlarında yaptırılabilir.
http://www.simcag.com/site/
http://www.tdag-ticbor.org.tr/tr/toprak_lab
Toprak Analizleri kamu veya özel pek çok yerde yaptırılabilir; ancak detaylıca nasıl örnek alacağınızı öğrenmeniz gerekmektedir. Toprağın neresinden, hangi derinlikten ve ne şekilde örnek toprak alınmalı ki doğru test edilebilsin, değil mi?
 
Kolay gelsin, Ekim ayı geliyor; elinizi çabuk tutunuz..Toprağınızı analize gönderiniz..

Şimdi ''Karatoprak'' ı bir de Fazıl Say'ın müthiş yorumundan dinleyelim..

Bu muhteşem sözler toprağa ne yaparsak; ne olur ? onu anlatıyor. Yani adeta tek başına toprak bilgisi içeriyor. Çocukluğumdan beri en sevdiğim dizeler..

Kara Toprak

Dost Dost Diye Nicesine Sarıldım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Beyhude Dolandım Boşa Yoruldum
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Nice Güzellere Bağlandım Kaldım
Ne Bir Vefa Gördüm Ne Faydalandım
Her Türlü İsteğim Topraktan Aldım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Koyun Verdi Kuzu Verdi Süt Verdi
Yemek Verdi Ekmek Verdi Et Verdi
Kazma İle Dövmeyince Kıt Verdi
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Ademden Bu Deme Neslim Getirdi
Bana Türlü Türlü Meyva Yetirdi
Her Gün Beni Tepesinde Götürdü
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Karnın Yardım Kazma İle Bel İle
Yüzün Yırttım Tırnak İle El İle
Yine Beni Karşıladı Gül İle
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

İşkence Yaptıkça Bana Gülerdi
Bunda Yalan Yoktur Herkesler Gördü
Bir Çekirdek Verdim Dört Bostan Verdi
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Havaya Bakarsam Hava Alırım
Toprağa Bakarsam Dua Alırım
Topraktan Ayrılsam Nerde Kalırım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Dileğin Varsa İste Allah'tan
Almak İçin Uzak Gitme Topraktan
Cömertlik Toprağa Verilmiş Haktan
Benim Sadik Yarim Kara Topraktır

Hakikat Ararsan Açık Bir Nokta
Allah Kula Yakın Kul Da Allah'a
Hakkın Gizli Hazinesi Kara Toprakta
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Bütün Kusurlarımı Toprak Gizliyor
Merhem Çalıp Yaralarım Düzlüyor
Kolun Açmış Yollarımı Gözlüyor
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Her Kim Ki Olursa Bu Sırra Mazhar
Dünyaya Bırakır Ölmez Bir Eser
Gün Gelir Veysel'in Bağrına Basar
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Toprağınıza sarılın;  sizin, bizim, hepimizin tek dostu toprağımızdır.

Beykoz Hobi Bahçesi,
http://beykoz.bel.tr/icerik/122/371/beykoz-belediyesi-hobi-bahcesi.aspx




21 Eylül 2012 Cuma

Çevremizdeki Ağaçları Tanımakla Başlayalım.


Sevgili Muazzez İlmiye Çığ ile sevgili Hayrettin Karaca, televizyonda yaptıkları bir konuşmada şöyle diyorlardı:'' artık insanlar sokaklarındaki ağacı tanımak, öğrenmek istiyorlar'' bir diğeri ise bunu yürekten destekleyerek ''bu büyük bir başlangıç'' diyordu. Başka bir programda ise,''Tüketen Tüketimi'' anlatıyordu. Türkiye'nin yüzyıllık çınarları, yaşadıkları deneyimlerden ve engin bilgilerinden yararlanarak kaynakların sınırlı olduğunu, ileriyi düşünerek 10-20 yıl sonrasına bakarak gençlerin yaşaması gereğini, hayat alışkanlıklarını bu yönde oluşturmaları gereğini, anlatıyordu.

Hayrettin Karaca Tema Vakfını kurarken toprağın değerini biliyordu; kaybedilmemesi gerektiğine
toplumu inandırmak istiyordu. Elinde filmler Türkiye'i ve dünyayı dolaşıyor, ülkemizdeki erozyona dikkat çekmeye davet ediyordu insanları. Hollanda'da dinledim ilk kendisini, 2 saatlik uzun bir sunumdu. Lisedeyken Doğal Hayatı Koruma Derneğine üye olmuş, ülkemdeki gelişmeleri elimden geldiğince takip ediyordum. Aradan yıllar geçmiş üniversite bitmiş Rotterdam'da çalışıyordum.  ''Hayrettin Karaca geliyor!'' denince hemen atladım gittim; dinledim; üzüldüm hatta kahroldum; pek çok kişiye anlattım; çocuğuma anlattım. Hayatım boyunca da toprağa ve onu tutan yeşile saygılı oldum. Bazen bu da yetmiyor; tehlikenin kapımızda olduğunu anlatmak; başkaları tarafından önemsenmesini sağlamak; gücüm yettiği kadar ekmek; biçmek ve kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

Çocuğumun nasıl bir geleceği olacağını, onun çocuğunun nasıl bir geleceği olacağını şöyle gözlerimi kapatıp düşünüyorum. Nasıl bir tablo mu? Hiç iç açıcı değil bu tablo..Hızla açılan yollar, bilinçsizce dikilen binalar, hiç  bir ön çalışması yapılmadan inşa edilen köprüler geçitler hızla toprak kaybına sebebiyet veriyor. Kalkıp 1000-2000 yıllık ağaçları huzur içinde ormanlarında yaşarken gördükten sonra ülkeme dönüp hızla tüketilen doğal kaynakların nasıl yerine geri konulabileceğini düşünüyorum. Çözüm bence eğitim eğitim eğitim. Sevgili Muazzez İlmiye Çığ ve Sevgili Hayrettin Karaca gibi, Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi kurucusu Sevgili Nihat Gökyiğit gibi, soyları gibi yiğitçe davranabilen Hocalara ihtiyacımız var, onların asırlık tecrübelerine ihtiyacımız var. Bizlere örnek oluyorlar; yol gösteriyorlar. Keşke yeni nesil iş adamlarımız da konunun önemini kavrayabilse, yeşile, toprağa gereken değerini katabilse; şuanda tarım yapayım ürün satayım organik falan.. köşeyi döneyim şeklindeler..benim algım bu. Umarım yanılırım. Bir şarap bağı kurar kendi markamı yaparım; zeytin yetiştirir satarım. Elbette bölgeye iş gücü olarak, büyük katkı sağlıyor bu projeler ancak topyekûn bir gelişme halen söz konusu değil. Yıllar yılı vatandaş olarak, vergi katkısı sağladığımız büyük GAP projesi nereyi suluyor? Nasıl bir tarımsal kalkınma sağladı? Ben bilmiyorum;bilen varsa açıklasın..yıllar yılı GAP'ı bekledik. Kaliteli ucuz ürün gelecek sandık bol bol şehre insan geldi bi dolu nüfus bi dolu vergisiz kazanç kapısı açıldı. Bu verimli araziler gözlerimiz önünde kanla sulandı bir tek..   
                                                                   
Dün bahçıvanlık sınıfında geçen konuşmalar bana moral verdi. Herkes evinin köyünün bulunduğu bölgelerde geçmiş yıllara göre daha aydın bir kesimin, tarım ve hayvancılıkla uğraştığını, her yaptıklarını bilimsel, programlı yaptıklarını anlattı. Sınıf arkadaşlarımın, kimi Karadeniz bölgesinden, kimi Trakya'dan kimi güneyden örnekler verdi. Demek artık tersine göçün başladığının sinyalleri, hafif sönük de olsa gelmeye başlıyor. Bilinçli tarım ve hayvancılık hem verimi artıracak, hem fiyatları düşürecek hem de sağlıklı gıdalar yemeğe başlayacağız demek olur ki süper bir şey. Geçen kış soğanın kilosuna 3TL vermek; Çin sarımsağı yemek yine bu yaz İspanyol marulu kemirmek inanın çok üzdü beni. Hiç olmazsa soğan,sarımsak, marul...tropikal bir meyvadan bahsetmiyoruz arkadaşlar..sarımsak, marul...soğan. Derse katılanlar da ya bahçesinde, balkonunda bilinçli çiçek yetiştirmek; ağaçlarına daha iyi bakmak; aldığı tarlasında doğru bilgilerle yola çıkarak tarım yapmak istek ve arzusunda. Geçen yıl katıldığım Bahçe kursunda da bütün arkadaşların eli toprağın içindeydi. Çok güzel gelişmeler bunlar. Çevremizdeki ağaçları, çalıları, çiçekleri tanıyalım. Her yıl toprağımıza yeni tohumlar, fideler ekelim. Bunlar bizim, çocuklarımızın ve onların çocuklarının geleceği. Bunlar bizim kaderimiz olacak. İşte ülkemizden çıkan değerli çınarlar, bunu anlatıyor...izleyelim.
                                                                     
                                                                                 

Evet sokağımızdaki, bahçemizdeki, parkımızdaki ağaçları-çiçekleri-çalıları tanıyarak başlayabiliriz. Onları izlersek her mevsimi farklı yaşadıklarını görebiliriz. Seversek ve korursak hem güzel bir çevrede yaşama şansını; hem de çocuklarımıza iyi bir gelecek bırakma şansını yakalamış oluruz.
                                                                                

   G Ü N L Ü K  Y E Ş İ L  T E R İ M

             Tohum nedir?

Tohumlu bitkilerin çoğalmasında rol oynayan üreme ve yayılma organı. Döllenmeden sonra olgunlaşıp, gelişmiş tohum taslağı (ovulüm) ve içerisinde meydana gelen embriyondan ibarettir. Tohumlar şekilleri, büyüklükleri ve renkleri bakımından farklı bitkilerde değişiktir. Tohumda dıştan içe doğru tohum kabuğu(testa), besi dokular (pesiperma, endosperma) ve embriyo bulunur. Testanın yüzeyi etli, sert veya kabuksu olabilir. Sert olan testanın yüzeyi düzgün ve parlak veyahut da girintili çıkıntılı veya tüylü olabilir. Dış görünüş bakımından testa üzerindeki küçük açıklık (mikropil), tohumun bulunuş durumu itibariyle farklı yerlerinde olabilir ve bu özellik tohumlar için karakteristiktir. Bazı tohumların bazı yerleri de olgunlaşma esnasında etlenir. Mikropil bölgesinde bulunan etlenmiş çıkıntıya karunkula denir

Tohumlar, besin maddelerini ihtiva eden özel bir dokunun bulunup bulunmamasına göre besi dokulu tohumlar, besi dokusuz tohumlar olarak iki kısma ayrılır. Özel bir besi dokunun bulunmadığı durumlarda tohumun çimlenmesi için gerekli olan besin maddesi embriyoda, özellikle çeneklerde toplanır (Fasulyede olduğu gibi). Besi dokulu tohumlarda genellikle küçük olan embriyo, ya besi doku içerisine gömülüdür veya bir tarafına itilmiştir.
Tohumlardaki yedek besin maddeleri nişasta, protein, yağ ve hücre çeperinde birikmiş olan selülozdan ibarettir. Besin maddesinin fazla oluşuna göre tohumlar unsu, yağsı veya sert boynuzsu özellik gösterirler.
Tohumun içerisindeki embriyonun uygun şartlar bulunca gelişerek ana bitkiye benzer bitki vermek üzere tohumdan çıkıp serbest hale geçmesi, çimlenme olarak bilinir. Tohumlar olgunlaştıktan sonra çimlenene kadar az su ihtiva ettiklerinden bu arada hayati faaliyetleri yavaş cereyan eder. Tohumun bu haline uyku hali denir. Bazen senelerce uyku halinde kalıp, çimlenme hususiyetlerini muhafaza ederler.
Tohumların yayılması bitkilerin hayatlarının devamı bakımından önemlidir. Tohumların yayılmasında rol oynayan tesirler rüzgar, su ve hayvanlardır. Rüzgarlarla dağılan bitkilerin tohumları küçük, hafif (1/200 mg) olup, uçmayı kolaylaştıran hava keseleri veya kanatlara sahiptir. Hayvanlar aracılığıyla dağılan tohumlar, hayvanlara takılıp uzaklara iletilebilmek için tüy, diken, çengel gibi organlara sahiptirler. Bazen da hayvanlar tarafından yenen tohumlar, sindirim sisteminde çimlenme hususiyetlerini kaybetmeden dışkıyla atılarak uzaklara kadar taşınabilirler. İnsanların da tarım ve ekonomik ihtiyaçlar sebebiyle tohumların yayılmasında önemli rolü vardır. Size burada hemen Ardıç Ağacını anlatmak istiyorum, aşağıda...
Tohum çimlenmesi için üç şartın birlikte bulunması gerekir. Bunlar: 1) Yeterli sıcaklık, 2) Yeterli nem, 3) Yeterli oksijendir.
 
 
 

Ardıç Ağacı nasıl çimlenir?
Ardıç ağacını, diğer ağaçlardan ayıran en önemli özelliği, tohumlarının Ardıç Kuşları tarafından yenilmesi sonucunda midesinde, kimyasal bir reaksiyon görmesi ve dışkı yoluyla toprakla buluşması ile çimlenme meydana gelebilmektedir. Sadece çimlenmesini sağlamakla kalmayıp, ağaç dikmenin imkansız olduğu yalçın kayalıklara bile dışkılarını yaparak tohumları oralara kadar taşır. Ardıç Ağacı ile Ardıç Kuşu arasındaki bu ilişki sayesinde Ardıç Ormanlarının sürekliliği sağlanabilmektedir.
         


 
Bu hafta sonu etrafınızdaki ağaçlara biraz daha farklı gözle bakmanızı, bir parkta bir ormanda yürüyüş yapmanızı, bahara merhaba demenizi öneriyorum. Ben öyle yapacağım.. 

19 Eylül 2012 Çarşamba

Evimizi Yeşillendirelim


                                               

''Çevreci olmak bir çok insanın düşündüğü gibi zevksiz giyinmek, hayattan zevk alamadan yaşamak ve kendisini sınırlamak değildir. ABD eski başkan yardımcısı Nobel sahibi Al Gore'un kitabında Ve DVDsinde, An Inconvenient Truth-Uygunsuz Gerçek'te, araştırmalara göre çevreci olmak artık bir seçim değil, yaşlılığını ve gelecek nesilleri düşünenler için bir zorunluluk.''  şeklinde başlayan Ekolojik Yaşam Rehberi kitabında sevgili Selen Özarslan Aktar, çok pratik bilgilerle ve değişikliklerle 7den 77ye herkesin çevre için katkı yapabileceğini anlatıyor.
İşte Uygunsuz Gerçekten bir kaç film karesi. Film 5 yıl kadar önce yayınlanmış ses getirmiş
Filmde anlatılan sera gazı salınımının kontrol altına alınması için hazırlanan,  Kyoto Protokolü'nün her ülke tarafından imzalanmasının  gerekliliği hakkındaydı. Çarpıcı karelerle ve grafiklerle vurucu bir anlatımı vardı.   
                                                                 
 
 


 

Tüm düzeltmeler bireyin kendisinden ve ailesinden başlıyor, bunu hepimiz biliyoruz. Evimizden başlayalım...
Mesela kağıt mendil veya havlu kullanmaktan vazgeçip eski usul yıkanabilir bezleri tercih edebileceğimizi;  her yere arabayla gittmek yerine toplu taşıma araçlarını, küçük motorlu vasıtaları kullanabileceğimizi; marketlerde naylon torbalar yerine pek çok yerde kullanılan bez torbaları kullanabileceğimizi hatırlatıyor. Suyu az kullanmak ile ilgili ip uçları veriyor. Çöplerin ayrılması konusunda detayları anlatıyor. Ben biraz da yine bu kitaptan size   evimizdeki faydalı süs bitkilerinden bahsedeceğim.

Çocukken bizim evde en az 8-10 saksı ev bitkisi olurdu. Hatta resim çektireceğimiz zaman onları dekor olarak kullanırdık. Annem onları düzenli sular, yapraklarını ıslatır, her yıl bir boy büyük saksıya alırdı. Şimdi alışveriş merkezleri, saksı olarak çıldırtıcı seçenekler sunuyor; hepsi çok cazip. kimi seramik, hasır, ahşap veya taş görünümlü plastik veya galvaniz. Çiçekler ise bir o kadar göz kamaştırıcı renk renk, boy boy seç seçebildiğin kadar yerlisi, yabancısı, hibriti, aşılısı bol çok bol.
Yeni evlerde ise, bitkilere daha az rastlar oldum; bazen üzülüyorum. Eskisi gibi çiçekli evlere dönelim..evimizi, balkonumuzu,apartmanımızı çiçeklerle dolduralım..

Nasa, evin havasının temizlenmesi için süs bitkilerini tavsiye ediyormuş(Ekolojik Yaşam Kitabından) Her 10 metre kareye bir süs bitkisinin yerleştirilmesinin, hem evdeki oksijen seviyesinin yükselmesine hem de toksinlerin azaltılmasına faydası olacağına inanılıyor. Tavsiye edilenler: Philodendron, yeşil örümcek bitkisi, Dracena, palmiye, eğrelti otu, sarmaşık, barış çiçeği(peace lilies), bal mumu ve papatyalar ev havasının temizlenmesini sağlıyorlar. Çamın egzoz ve karbondioksit emiciliği, Açalyanın amonyak emiciliği, Ficus formal maddesini temizliyor. Kurdele çiçeği (Chlorophytum),  karbondioksit ve formaldehit ile beslendiği için alerji yapan maddeleri yok edip havayı solunabilir kılıyormuş. Sarmaşık ise plastik, plastik,deterjan, mürekkep ve sigara dumanında bulunan benzen maddesini yok ediyor.
  Dracaena dremensis                                                                           Fujer(Aşk merdiveni),Eğrelti
Peace Lilies (Barış çiçeği)                                 Peygamber Kılıcı(Sansevieria)









Spatilyum(Spathyllum) ve kaynana dili benzen ve türevlerini yok edermiş, öğreniyoruz. Spatilyum,peygamber kılıcı(Sansevieria), Dracaena marginata, kaynana dili, muhtemelen kanser yaptığı düşünülen trikloretilen maddesini in hibe ediyormuş . Başkaca pek çok havayı temizleyen bitkiler var. Bunları çekinmeden yatak odanız dahil her yere koyabilirsiniz; evinizi renklendirebilirsiniz. Korkulanın aksine, bitkilerin gece yaydığı karbondioksit tüm gün yaydığı oksijenden kat kat azmış. Havayı temizlemekle başlarsak daha rahat düşünmenin çözümler üretmenin de yolu açılabilir.              
 
       
 
                                                         
Bu gün size daha önce bahsettiğim Buğday Dergisi'nin http://www.bugday.org,evde gönül rahatlığı ile deterjan yerine kullanabileceğimiz bir kaç pratik tarif vereceğim; tavsiye de ederim.

Niçin doğal malzemelerle temizlik yapalım?

Günlük yaşamda kullandığımız ürünler 55 bin'in üzerinde kimyasal çeşidi içeriyor ve her yıl bunlara binin üzerinde yenisi ekleniyor. Birçoğu ise yeterince test edilmeden ve belirli bir mevzuata tabi olmadan piyasaya sürülüyor. Bu ürünlerin büyük kısmı doğrudan kanalizasyona akıp sonunda da su sistemlerimize karışıyor. Sözünü ettiğimiz kimyasallar, sonunda "fazla yüklenme" olasılığı yaratarak vücudumuzda depolanıyor ve zehirli olma düzeyine ulaştığında çeşitli hastalıklara yol açıyor. (Kronik yorgunluk sendromu, alerjiler, karaciğer sorunları, lenf kanseri gibi.) Evsel temizlik malzemeleri sadece toprağı ve su kaynaklarını değil, teneffüs ettiğimiz havayı da tehdit ediyor. Sprey boyalar, fırın temizleyiciler, dezenfektanlar, mobilya parlatıcıları ve diğer tüm sprey ürünler, birkaç gün sonra soluyacağımız havanın bir parçası oluyor.
 Temizlikte kullanabileceğiniz doğal ürünler:
Çamaşır sodası: Sodyum karbonat adlı bir mineraldir. Çok az miktarda yakıcı olup katı ve sıvı yağlar, kir ve pek çok petrol ürününün etkin temizleyicisidir. Aynı zamanda su yumuşatıcı ve sabun köpürtücü özellikleri de bulunur. Yakıcı özelliği nedeniyle, uygularken lastik eldiven kullanmak doğru olur. Zararlı kimyasal dumanlara neden olmaz. Klorsuz olanı tercih edin.
Boraks: Su, oksijen, sodyum ve bordan meydana gelen, antiseptik, antifungal, antibiyotik, koku giderici ve dezenfektan özellikleri olan doğal kaynaklı bir mineraldir. Küflenmeyi önler. Boraks yutulursa zehirlidir. (Eczane ve aktarlarda bulunabilir. )
Sirke: Meyve ya da tahılların fermantasyonuyla elde edilen bir sıvıdır. Asitli içeriği mikropları öldürmesini, yağı parçalamasını ve mineral kalıntıları çözmesini sağlar.
Karbonat: Sodyum bikarbonat, hafif aşındırıcı bir temizlik sağlar, beyazlatıcı ve koku giderici özellikleri vardır.

Uçucu bitkisel yağlar: Bitki kokularının özleri birçok parfümün ana maddesidir. Piyasada, özellikle doğal ürün satan dükkânlarda çeşitleri bulunabilir. Bir iki damla turunçgil, elma, çilek, nane vb. yağı ile eklenecek koku ev yapımı temizleyicilere hoş bir özellik kazandırır.

Bitkisel yağ tabanlı sıvı sabunlar (arap sabunu vs.): Bu tür sabunlar hayvan yağı içeren ya da petrol tabanlı sabunlara tercih edilmelidirler.

Tarifleri uygularken, püskürtme amacıyla pompalı spreyler, silmek amacıyla yüzde 100 pamuklu bezler, sıkıştırılmış selüloz süngerler, doğal kıldan yapılmış fırçalar kullanılabilir.

Çok amaçlı temizleyiciler:

Bu tür temizleyicilerin birçoğu amonyak ve klor içerir ve birlikte kullanıldıklarında ölümcül amonyum klorür gazını oluştururlar. Amonyak akciğerlerimiz için tehlike oluştururken, klorla karıştırıldığında kansere yol açan bileşikler oluşturabiliyor. Bunun yerine;

İki tatlı kaşığı boraks* ve 1 tatlı kaşığı** bitkisel kaynaklı sıvı sabun veya yeterince arap sabununu, 1 lt. sıcak suya karıştırarak her yüzeyde; yarım bardak çamaşır sodasını bir kova suya katarak alüminyum, fiberglas ve cilalı zeminler hariç tüm yüzeylerde kullanabilirsiniz. Yağ lekelerini çıkarmak için, ilk karışıma bir çorba kaşığı sirke veya limon suyu ilave etmek yeterli olacaktır. TV reklamlarındaki sloganlara gafil avlanmamak için en müsait zamanınızda temizlik malzemelerinizi hazır tutunuz. Alışveriş esnasında da

İleride yapmayı planladığım bir kaç ev çalışması var. Ne mi bunlar? Evde toplu halde doğal bulaşık makinesi deterjanı, çamaşır makinesi deterjanı, doğal sirke, yüzey temizleme deterjanı hazırlanması. Evde toplu halde konuşa konuşa hazırlayacağız, şişelerimize koyup evlerimizin yolunu tutacağız. Elbette sonra sizlerle paylaşacağız.

18 Eylül 2012 Salı

Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi


Geçen yıl almış olduğum Bahçe Bakımı eğitiminden sonra bu yıl da Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesinde bu gün Uygulamalı Bahçıvanlık Eğitimimi almaya başladım. Her gittiğimde beni bambaşka çehreyle karşılayan NGBB'sinin yeri Ataşehir-Yenişehir-Çamlıca sapağında otobanın kalın kolları arasında sıkışmış vaziyette. Bu gün bu doğa kütüphanesi, arberatum, botanik bahçesi, mesire yeri, çocukların ve büyüklerin (bendeniz) yeşille kucaklaşıp bu konuda eğitim aldıkları yerin 2025 yılına kadar, Karayolları ile yapılan anlaşma gereği, var olacağını daha sonrasının Allah kerim olduğunu öğrendim..içim cız etti. Hızla yok olmaya yüz tutan yeşil alanlarımız tek tek gözümüzün önünden silinirken bir Kadıköy'lü olarak buna engel olmak için çaba harcamaya kendi kendime söz verdim. Hafta sonları oraya gidince pek çok kez şunu fark ettim. Göç edip şehire gelenler özellikle acayip toprak, yeşil hasreti içindeler. Bu bölgelerde beton duvarlar ardına adeta hapsolmuşlar. Köyünde bağında bahçesinde olsa, toprağa basacak az da olsa ekip biçecekti ahhh hayat şartları onu göçe zorlamasaydı. Botanik bahçesinde çoluk çocuk 2-3 jenerasyon aile üyelerini çimlerde, göletin kıyısında izliyorum. Evlenenler, nişanlananlar burada bol bol fotoğraf çektiriyorlar. Çocuklar piknik yapıyor, ördekleri, kazları izliyorlar. Gönüllü bahçıvanlardan eğitim alıyorlar. Bu vakıfın hiç bir geliri yok, bağışlar ve basmış oldukları kitaplar, dergiler dışında..Otoparkta yüzlerce araba oluyor; 1 TL bile vermeden içeri giriyor tam gün kalabiliyorlar. Böyle yer İstanbul'da imkansız:)) Bazen bedava olduğundan mı nedir? insanlar ağaçlara, çiçeklere pek bi hoyrat davranabiliyor; üzülüyorum. Onları uyaracak kontrol edecek bir görevli elbette yok..tek kontrol vicdanları..
Bahçenin bu gün çok tenha günüydü ne de olsa okulların çoğu dün açıldı. Bizim eğitimcilerimiz ve benim gibi bahçıvan olmaya çalışan birkaç yürekli dışında 3-5 kişi yürüyüşe gelmişti. Tavsiyem böyle günleri ve saatleri ziyaret için yakalamanız. Sanırım 17:00'ye kadar açık. Bu güzelim botanik bahçesinin 2025 yılından sonra içine düşebileceği bilinmezlik benim gibi tüm görenlerin uykusunu kaçırabilir. Karayollarına, Tarım Bakanlığına, Çevre Bakanlığına ileriki  günlerde yazacağım dilekçeyi sizlerle paylaşırım siz de istiyorsanız dilekçe yazabilirsiniz, burayı kaybetmemek ve beton  yığınlarına teslim etmemek için..
 
1988-1989 yılında bir yıl kadar Londra'da kalma şansını elde ettim en çok nereye gittim biliyormusunuz? Kew Gardens niye mi? İlk gittiğimde büyülenmiştim. Daha sonraki ziyaretlerimde ise ya bir dans gösterisi, ya bir festival bir etkinlik ya da çıplak ayakla yürüyüp sandviçlerimizi yemek için..doğaya koşmak için sebep de gerekmez çoğu zaman.. Bu bahçeler 16-17 yüzyıldan beri aşağı yukarı 1700'lü yıllardan beri devam eden bir geleneğin ürünü. http://www.kew.org Bir botanik bahçesini ayakta tutmak, hiç de 1-2 yıllık faize para yatırmaya benzemez 50-60 yıl dahi çok çok az bir süredir bitki, çiçek işinde..Hesaplayacak olursa bu bahçe aşağı yukarı 300 küsur yıldır ayakta, her gün yeni programlar, endemik bir çiçeğin veya hasta yüz yıllık bir ağacın hayata döndürülmesi ile renkleniyor. Her yıl festivaller, yarışmalar düzenleniyor. Biz de böyle bahçeleri yüzlerce yıl yaşatmalıyız. Şehirlerin asıl zenginlikleri tarihi şehir dokusuyla birlikte bu yüzyıllık bitki örtüsüdür.   
 
Keukenhof Bahçeleri(Hollanda) ise her ne kadar 19.YY da şekillenmeye başladıysa da ilkin 1641 yılında çiftlik evi olarak başlamış ve gelişmiştir yani bu bahçenin de 360 yıllık bir geçmişi var aşağı yukarı..http://www.keukenhof.nl/
Ben geçen sene NGBB'de pek çok eğitim aldım ve bunların hepsini hafta sonları gerçekleştirdim. Yani yapmak istiyorum zamanım yok demek yersiz. Hangi eğitimler mi? Mesela Saksıda Bitki Yetiştirme, Doğa Fotoğrafçılığı-Makro Kursu, Bitki Teşhis Atölyesi, Ardışık Bitkilendirme üstelik bu eğitimlerde bizlere son derece saygın eğitimciler destek oluyor; her sorumuza sabırla cevap veriyor.
Bahçede Anadolu'nun çeşitli yerlerinden getirilen endemik bitkiler çoğaltılmaya çalışılıyor. Kaybetmemek için uğraşılıyor.. 
 
  
http://www.keukenhof.nl
http://www.kew.org
http://www.youtube.com/watch?v=oOrNncZK4co

17 Eylül 2012 Pazartesi

Çevre Duyarlılığı ve Doğaya Saygı

                   


1994 yılıydı Hollanda'da Tilburg şehrine yeni gitmiştim. Lisan öğrenmek için Tilburg Üniversitesi'ne her gün bisikletle gidiyor; dönüş yolunda da şehir merkezindeki sergi salonlarına, sinemalara göz gezdiriyordum.  Ben yabancı ülkelerde tek başıma kalınca sık sık zamanımı bu şekilde geçiririm. Bir gün şehir merkezinde, sergi salonlarının birinde kalabalık vardı; tabii hemen içeri girip neler olup bittiğine bakmak istedim.  Duvarlarda yaklaşık 50-60 yıl önce çekilmiş siyah/beyaz fotoğraflar vardı. Peki fotoğraflarda ne vardı diye merak ediyorsanız çok ilginçti..50-60 yıl önce belediyenin yol geçirmek amacıyla kesmiş olduğu büyük ve yaşlı birkaç çınar ağacı. Nasıl kesilmiş; yol yapılmış; tabiata nasıl saygısızca davranılmış:)  bu bahsettiğim sergiyle tekrar tekrar her yıl hatırlatılıyor ve protesto ediliyormuş. Türkiye'de yaşıyor hele İstanbul'da çocukluğunuzdan beri bulunuyorsanız çevrenizde doğaya yapılanları artık hafızanızda tutmanız değil eski halini hatırlamanız bile güç olmaya başlıyor. Büyüklerimiz aaaahhhhhh eski günler derdi. Ne tesadüf ben de aynı şeyi söyler oldum. Son 50 yılda bu şehre yapılanlar akıl alır şeyler değil. Şehrin rengi yeşilden boza dönerken; bitki örtüsü yerini beton yığınlarına bıraktı. Değişimi en iyi uçakla inerken veya köprüden geçerken anlıyorsunuz.. Şimdi Hollandalı kalmış 3-5 çınarın lafını ediyor, üstelik her yıl..
Yazımın sonuna doğru biraz uç bir örnek daha vereceğim; yine Hollanda'yla ilgili.













Çevko, Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı, geri dönüşümün önemini çeşitli kampanyalarla anlatmaya çalışıyor. Örneğin 2011 yılında yalnız 147.000 ton kağıt/karton ambalaj atığı ile 2,5 milyon yetişkin ağacın kesilmesi önlenmiş. Aynı miktar İstanbul'un 2 günlük su ihtiyacına denk. Çok açık bir örnek. Çevko'nun caddelerde atık kutuları var, belediyeler tarafından toplanan atıklar  Çevko'da değer kazanıyor. Çöp bence kaynağında ayrı toplanmalıdır. Yani tüm ev ve iş yerleri bunu yapmalıdır. Biz daireler olarak, tüm kağıt/karton/şişe ve plastiklerimizi 1 hafta boyunca evimizdeki mavi torbalara koyuyoruz. Her pazartesi Kadıköy Belediyesi saat sabah 10:00 da gelip alıyor. Bu uygulamayı apartman yöneticisi gidip belediyeden yapabilir veya telefon ederek halledebilir. Biz 5 yıldan uzun zamandır bu uygulamayı yapıyoruz. Aynı çalışma atık yağlar için de yapılabiliyor. Çöplerimizi pazartesi yetiştiremedik, hemen caddedeki atık kutularına atabiliyoruz. Yine caddelerde pilleri biriktirip atabiliyoruz.

Örneğim yine Hollanda'dan olacak ama konuyla ilgili ne yapabilirim. Her hafta pazartesi yeşil çöplerin her hafta çarşamba'da dönüşüme uygun çöplerin toplandığını anımsıyorum. Evdeki büyük temizlikten sonra birkaç parça atık çöpümü dolan çöp kutuma sığdıramadım ve yeşil çöpün arasına koyuverdim. O hafta yeşil çöpüm belediye tarafından alınmadı bir de küçük not bırakıldı. Bir daha tekrarlanmamasını hatırlatıyordu...Hollanda hayvancılıkta tarımda çok ileri seviyede biliyorsunuz. Doğa ise yaşamın kopmaz parçası orada..en çok bisiklet kullanılan ülkelerden biri. Birey olarak doğaya çok saygılılar, karşılığını da alıyorlar.


3-4 yıl önce CKM'nin giriş katında enteresan bir sergi vardı. Deniz dibinden çıkarılan çeşitli atıklar, denize ve deniz canlılarına verdikleri zararlar.. Korktum, ürktüm, endişelendim..Deniz Temiz Turmepa bu sergiyi açmıştı. Amaç tehlikeye dikkat çekmek ve anlatmaktı. Turmepa ülkemiz kıyı ve denizlerinin korunması için kurulmuş bir sivil toplum kuruluşu. Hopa'dan İskenderun'a uzanan 8,333 km. kıyı şeridinde denizleri yaşatmaya çalışıyor. Amaç bu gün değil. Gelecek nesillere yaşanabilir, sağlıklı bir ortam bırakmak..Turmepa'nın Çevre Dostu Temizlik Ürünlerini kullanabilir, el sabunu, bulaşık deterjanı, genel yüzey temizleyici, ağır yağ çözücü atıklarınızın toprağa ve denize verdiği zararın önüne geçebilirsiniz.

Fatih Akın'ın yönettiği ''Cennetteki Çöplük'' belgeseli için Sürmene ilçesine bağlı Çamburnu beldesinde özel gösterim yapıldı. Çekimleri yaklaşık 5 yıl süren ve tamamına yakını Sürmene Çamburnu Kutlular Katı Atık Düzenli Depolama sahasının bulunduğu Çamburnu beldesinde çekilen belgesel için beldede özel gösterim düzenlenmiş. Çamburnu Belediye Meydanı'nda gerçekleştirilen ve belgeselin yönetmeni Fatih Akın'ın da katıldığı gösterime, vatandaşlar yoğun ilgi göstermiş nasıl göstermesin ki. Bu kanayan yara ülkenin her yerinde..

2011 yılı Aralık ayında yine CKM'de (Caddebostan Kültür Merkezi'nde) hepimizi yakından ilgilendiren bir konferansta, sevgili Selen Özarslan Aktar'ın ve Levent Gürsel Alev'in konuşmacı olarak katıldığı '' Kentte Ekolojik Yaşama Ayak Uydurmak Mümkün Mü?'' konusunu dinledim. Selen Hanım, tek tek evimizde ekolojik bir yaşam için yapılması gerekenleri açıklamış. Artık hiçbirimiz anneannelerimiz gibi evi süpürmüyor, çamaşırı küllü sularla yıkamayıp güneşte kurutmuyoruz, yerleri arap sabunu ile fırçalamıyoruz ancak bu kitaptaki pratik fikirlerin pek de zor olmadığını göreceksiniz. Çok güzel bir çalışma tebrik ediyorum kendisini..Aramızdan birkaç kişinin uygulamalardan yine birkaç tanesini yapması bile bir duyarlılığın kazanılması, özendirilmesi bakımından önem taşımakta. Denizdeki birkaç deniz yıldızının hayatını kurtarmak gibi..

Yarın sizlerle biraz Ekolojik Yaşam  Rehberi kitabından kendi kullandığım bir kaç pratik öneri ile Buğday Dergisi'nin tavsiye ettiği bir kaç Doğal Temizlik yönteminden bahsedeceğim. Daha sonraki günlerde çevreci derneklerden, vakıflardan, projelerinden bahsedeceğim. Ama Şimdi Günlük Yeşil Terimimiz neymiş ona bakalım; ardından Günün Bitkisi'yle devam edelim.

G Ü N L Ü K  Y E Ş İ L  T E R İ M

V e g e t a t i f  Ü r e m e, E ş e y s i z  Ü r e m e

Eşeysiz üretimde, bitkilerin çoğaltılması, kök sürgünü, yaprak, yumru, rizom(özelleşmiş kök) ve gövde parçalarıyla yapılır. Ayrıca ana bitki büyütülmek istenen bitki parçası ile kaynaştırılır. Vegetatif üretilen her bitki, ana bitkinin bütün genetik özelliklerini taşır. Oysa tohumla yetiştirilen bitkiler, ana-babadan farklı yepyeni bir kombinasyona sahip olabilirler. Tohumdan oluşan yeni bitki ana bitkiye az benzer veya hiç benzemeyebilir. Çeşitleri: çelikle üretim, daldırma ile üretim, ayırma ve bölme ile üretim, aşı ile üretim teknikleri farklı bitkiler için farklı şekillerde yapılır sonuçta ana bitkinin genetik özellikleri yeni bitkilerde devam eder. Örneğin yaprak çelikleri ile mor menekşe, paşa kılıcı, tüylü begonya çoğaltılırken; göz çelikleri ile devetabanı, difenbahya, orman gülü, mum çiçeği çoğaltılabilir.




14 Eylül 2012 Cuma

İSTANBUL'UN PARKLARI, KORULARI

 

Git gide Betonlar Arasına Sıkışan Parklarımız, Korularımız

İşin üzücü yanı, pek çoğumuz yaşadığımız şehrin en güzel yerleri sanırız ki caddeler, kafeler, binalar, alışveriş merkezleri..Oysaki İstanbul bize tüm koruları, parkları, fidanlıkları, seraları, hobi bahçeleri, botanik bahçeleri, arboretumu ile kollarını açmış ''baharı benimle yaşa'' diyor. Özellikle son iki yıl içinde pek çok park, bahçe ve serayı gezdim. Yarım asıra yaklaşan hayatımda, yaşadığım şehrin en güzel yerlerini, dört mevsim göremediğim için hayıflandığımı itiraf ediyorum; kaçırmışım. Niçin aynı park dört mevsim? başka başka da ondan..Her ziyaret ettiğinde sana yeni sürprizler sunuyor. Yanı başındaki, sokağındaki ağaç, çalılık aynı şekilde; balkonundaki saksılar öğle..Ben çocukken pek çok yabancıya hobin nedir diye sorulduğunda ''gardening'' derdi; şaşırırdım hepsinin mi bahçesi vardı yani? Yooo hayır gelişmiş toplumlarda, şehir hayatında yeşile özlem daha bir fazla oluyor. İşten gelince eline makası alıp 2-3 kuru yaprak kesmek, toprağa elini daldırıp biraz karıştırmak, yeterince nemli mi kontrol etmek, hepimize iyi gelir inanın. Ben apartmanımdan atılan tüm çiçekleri evlat ediniyorum; aynen sokağa terk edilen yavru kedilere evin kapısını açmak gibi. Kimine alerji yapmış kapının önüne koymuş; kimi taşınırken götürmemiş bırakmış; kimi bakamamış bırakmış. Hepsini sizlere resimleriyle tanıtacağım ancak bu gün değil. Hafta sonlarında kitabını alıp, yakınındaki bir parkın, korunun yolunu tutup orada vakit geçirmek tüm şehir emektarlarına iyi gelecektir. Burnumuzun dibinde büyüklü, küçüklü korular, bahçeler var. Hadi gelin dolaşalım..
 
2010 yılıydı arkadaşım sen çok seviyorsun hadi dedi gidiyoruz; hobi bahçelerine önce Beykoz'daki belediyenin hobi bahçesine..







 
 
 Daha sonra şehrin biraz daha dışına çıkarak Cumhuriyet Köyündeki Yemyeşil Hobi bahçesine gittik. Bu bahçeyi yıllardır kullanan ve hasadı dağıtmakta zorlandığını söyleyen arkadaşımla daha sonra röportaj yapıp sizlerle paylaşacağım. Kaç metre kare bahçeden kaç kilo sebze alıyor? mesela.. Hafta sonu ben gider sebzelerime bakarım diyorsanız; büyüdükçe sağlıklıca yerim; temiz havada 3-5 saat geçirir çocuklarıma toprağı sevdiririm, diyorsanız hobi bahçeleri sizin için ideal..Araştırırsanız İstanbul'da bahçe bahçeler de var, bunlar benim ziyaret ettiklerim.
 
 
Fenerbahçe Parkı: Turing denince gözümün önüne yeşil çimler ve renkli çiçekler arasında güzelim beyaz eski İstanbul evleri, konakları geliyor. Çocukluğumda ailece pek sık Hidiv'e, Çamlıca'ya, Fenrebahçe'ye gider, koruluğunda gezerdik. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nda yıllarca çalışarak İstanbul’a park ve bahçe kazandırmak için çaba harcayan Çelik Gülersoy’un anıtı da çok sevdiği Fenerbahçe Parkı’na konuldu. Turing denince Çelik Gülersoy; Çelik Gülersoy denince o naif parklar, bahçeler çocukluğumdan beri hafızamda kalan...
 
 
Belkide İstanbul'un en güzel kokan parkı burasıdır. Enfes estetik süs havuzu, yüzlerce çeşit gülü ve giriş kapısındaki hanımeli ile her ziyaretçiyi büyüler. Özellikle yazın başında, ortasında ve sonunda ziyaret ediniz her hali bir başka buranın. Hemen yanında herkesin spor yapacağı aynı isimli tesis yer alıyor. Eskiler bilir burada sabit arabalar, bisikletler, lunapark benzeri bir oluşum vardı. Biz çocuklar onun ziyaretçileriydik şimdi ise Gülbahçesi'nin..
 
 
Ve Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, NGBB, Ataşehir. Ayağınızın betonlar arasında toprağa basmak isteyeceği, gözünüzün bayram edeceği, toplumsal sorumluluk projelerine katılabileceğiniz, bitkiler üzerine bilgilenebileceğiniz eşsiz bir kaynak. Çocuklarınızla, eşinizle dostunuzla,kalkın gidin; termosunuzda çayınız kahveniz her mevsim farklı..Ataşehir'le Yenişehir arasında blokların arasında kalmış bir cennet..
NGBB eğitim, üretim, bilgi alışverişi, uygulama, gönüllü organizasyonu ile bağlandığım bir yer oldu. Her salı ve perşembe bahçede olacağım, günlük gelişmeleri görüntüleyip sizlerle paylaşacağım.
Kartal Sahil Yolu'ndaki fidanlık ve çiçek satış noktası, bin bir çeşit açık ve kapalı mekana uygun bitkiyi barındırıyor. Fidan Botanik, sahilde dolaşırken ziyaret edin.
 
 
Büyük Çamlıca Fidanlığında baharlar...gurup arkadaşlarımızla arabaya atlayıp gitmiş, incelemiştik tek tek itkileri..Açık ve kapalı mekan bitkileri hepsi bir arada.
 
 
Göztepe Bağdat Caddesi Büyükşehir Parkı ve laleler..Ayrıca belediyenin, hemen burada bir kütük evde belediyenin fide satış noktası da mevcut. Park Gülbahçesi'nin hemen caddeye bakan cephesinde yer alıyor.
 
 
Sabancı Müzesi Parkı ile bir bütün. Her yıl düzenlenen sergiler, en az bahçesi kadar muhteşem ve güzel. Bu bahçede yürüyüş yapabilir veya müzik dinleyebilirsiniz.
 
 
Küçük Çamlıca ve Su Köşkü, yürüyüş parkuru, suni havuzu ve kafeteryası ile yürüyüş için uygun bir koru. Hem doğal bitki örtüsü hem de her yıl yenilenen çiçekleri ile yeni keşfettiğim bir yer.
 
 
Selamiçeşme'de Özgürlük Parkı ve Spor tesisleri. Yüksek hatta şimdi çok çok yüksek binalar arasında sıkışıp kalmış durumda. Her şeye rağmen halen mamasını yiyen bebekleri; koşan insanları, müzik dinleyen; tiyatro izleyenleri, piknik yapanları ve yaz akşamları serinlemeye çalışan vatandaşları pek sık görüyoruz. Arıca Özgürlük Parkında, her çarşamba günü özgürlüğünü arayan, organik sebzeler   ve meyveler de semt halkıyla buluşuyor.
Bu parklara kısaca değinmeye; biraz merak uyandırmaya çalıştım. Daha sonra tek tek ele almayı planlıyorum. Bahsedemediğim bir sürü parkımız bahçemiz şükürler olsun ki halen var:))