14 Ocak 2013 Pazartesi

Kışın Bahçenizi Süsleyen Kırmızılar..

 

Kışın Bahçem Renksiz ve Soluk Demeyin

Dün yayınladığım yazımda karın üzerinde özellikle kırmızının ne kadar güzel duruduğunu gördünüz değil mi? Ben de bu gün sizler ve kendim için şöyle bir araştırma yaptım: kışın bahçemizi hangi bitkilerle kırmızıya boyarız?
                          Akkızılcık, Cornus alba 'Sibirica', Tatarkızılcık,Tatarian dogwood

Akkızılcık,Cornus alba

Benim karların üzerindeki bu Akkızılcıkları sıra halinde gördüğümde, kalbim duruyor gibi oldu. Nasıl bir tezat ve aynı anda nasıl bir uyum? Cornus alba'Sibirica' Yaprak döken çalılardandır.
Cornaceae ailesindendir. Yüksekliği 3 ila 5 metreye kadar ulaşabilir. Çiçeklerini, Mayıs ve Haziranda açar. Çiçek renkleri sarımsı beyazdır. Tam güneşli ve kısmen gölgeli yerlerde mutlu olur. Su ihtiyacı orta miktardadır yani ne çok ne az. Çok bakım gerektiren bir bitki değildir. İyi drene edilmiş nemli toprakları sever. Çiçekleri de aynı kışın kar üzerinde gördüğümüz gibi gayet gösterişilidir.




Sonbaharda yapraklarının rengi çok güzeldir ve meyvaları da çok gösterişlidir. Kuşlar ve kelebekler için çok cazip bir bitkidir; onları kendisine çeker. Sanırım beni de aynı şekilde çekti.. Geyiklere ve tavşanları da karşı da dayanaklıdır. Erozyon kontrolü amacıyla, Çit amacıyla ve yağmura karşı dayanıklılık sağlamak amacıyla rahatlıkla ekilebilir. Bana sorarsanız baharda güzelim çiçeklerini; kışında enfes kırmızı dallarını seyrederek şiir bile yazabilirsiniz.

Ateş Dikeni, Pyracantha coccinea

 
 
Ateş Dikeni, Pyracantha coccinea 
 

3 m'ye kadar boylanabilen herdem yeşil dikenli bir çalıdır. Genç sürgünler ve yaprak sapı gri tüylüdür. Sürgünlere çok sıralı sarmal olarak dizilmiş yapraklar 2-4 cm uzunluğunda, oval-dikdörtgenimsi-ters mızraksı, ucu sivri, kenarları dişli, gençken tüylüdür. Mayıs-haziran aylarında açan 8 mm genişliğindeki beyaz renkli çiçekler yalancı şemsiye halinde kurullar oluşturur. Meyveleri oranj-kırmızı olup sürgünlerde gruplar halinde yer alırlar. Vatanı İtalya, Türkiye ve Batı Asya'dır. Uzun süren meyveli güzel görünümü ve hızlı büyümesi nedeniyle park ve bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir. Rutubetli, zengin, iyi drenajlı toprakları, güneşli yerleri tercih eder.

Berberis julianae , Kadın Tuzluğu

 



 
  Berberis julianae , Kadın Tuzluğu,Karamuk,kışın

200 kadar çeşidi vardır. Kadıntuzluğugiller familyasının örnek bitkisidir. Diken üzümü, Karamuk, Sarıçalı, Çoban tuzluğu, İt tuzluğu, Ekşimen, Garamık, Zibike, Çoban ekmeği, Tavşan ekmeği, Kızamık olmak üzere pek çok bölgesel ismi vardır. Mayıs-Haziran ayları arasında, sarı renkli, kokulu çiçekler açan, 1–3m boyunda, dikenli, çalı görünüşünde, seyrek ormanlarda yetişen bir ağaçtır. Kökü acı, yaprakları ve meyvesi tatlıdır. Yaprak dizilişleri sarmal, tek veya buket halindedir.Yaprakları açık yeşil renkli, oval biçimli, kısa saplı , derimsi yapılı, kenarları kızılımsı renkli, batıcı ve dişli olur. Çiçekler alkım veya bileşik salkım çok az olarak tek tek bulunur. 6 çanak, 6 taç, 6 erkek organ, 1 dişi organa sahiptir. Renkleri sarıdır. Çiçekleri olgunlaşınca, erkek organları çabukça dişi organların üzerine kapanarak tozlaşmayı sağlar. Sonra bu dişi çiçekler kırmızı siyah renkli, oval biçimli, uruk ve ferahlatıcı tadı olan meyveleri oluşturur. Bitki, bu meyvelerden döktüğü tohumlarıyla çoğalır. Meyve üzümsü, kırmızı-sarı veya siyah renklidir. Kısa sürgünlerin altında, boyları yaprakların yarısı kadar olan 2-3 tohumlu, uzunca, oval şekilli, ateş kırmızı renkte  vişne renginde olup ekşi bir lezzete sahiptir. Meyvelerinde bol miktarda c vitamini vardır. Yapraktan değişmiş 3’lü dikene sahiptir. Odunu karakteristik olarak sarı renklidir.Berberis’lerin herdem yeşil olan türleri, alaca gölge yerleri, humuslu, nemli, süzek toprakları sever. Yazın yeşil olan türler ise güneşli olanları sever.Kuru topraklarda da gayet iyi gelişirler. Çok sıkı ve dikenli olduğu için çit bitkisi ve koruma amaçlı
kullanılabilir.

                  
 

                                                 Berberis Julianae, Kadın Tuzluğu,Karamuk,baharda
 

  
 
 
 
 
 
 
 
 

 

10 Ocak 2013 Perşembe

Bazen Şehrin İçinde de Cenneti Bulursunuz

 

Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi Ataşehir

Bazen şehirde kaçacak yer ararsınız; hani şöyle kafamı dinleyim, elime kitabımı alıp oturup okuyayım, ayaklarım yeşilde olsun..etrafım sakin. Ben çocukluğumdan beri cuma akşamından köydeki evimizin yolunu tutmak için can atardım. Pılımızı pırtımızı toplayıp o arabaya atladığımız,annemin bizi saatler süren yolda arabayla götürüşü ve getirişi bıkmadan usanmadan..Yazsa mayoları hemen giyip yol yorgunluğunu atmak için kendimizi Karadenizin sularına atışımız; kışsa hemen odunları evin içine atıp şömineyi sobayı yakışımız.
O deniz kokusu o odunun yanık kokusu ve kıyafetlere sinmiş kokular, hafif nem ve yeşil çimenlerin ıslattığı ayaklarımız..Melenağzı Köyü neredeyse 30-35 yıl dile kolay..gittik geldik artık zor oluyor. Hiç bir şeye zaman yetmiyor, zevkler değişti bazen mekanlarda kaybettiklerimizi arıyoruz. Mekanlar dedelerle babalarla özdeşleşiyor. İşte bu kış akşamı oğlum Reha dedesiyle keyiflice oturuyor ısınıyor..karşılarında deniz etraf yeşil mi yeşil..
2 2 dönüm bahçesiyle, kokusuyla, tarzıyla ablam Hilal'le beni yansıtan bu eve uzun zaman oldu gitmedim.Şimdi İstanbul'da yeni bir bahçem var orada nefes alıp veriyorum NGBB işte dün karın tadını böyle çıkardım.. 
Ördekler ve Karlar dün çok mutluydu..
Anıt Zeytin ağacı karlarla kaplıydı..

Kardan doğal bir pencere oluşmuş içerisinden yeşil mi yeşil yapraklar bakıyordu..
Kozalakların üzerinde rüzgarın formunda enteresan bir parça kar..
Nergisler yavaş yavaş bahara hazırlanıyor..Narcissus..
Ateş dikeni kırmızısı ve beyaz...kırmızıyla beyazın muhteşem uyumu..
Kırmızı beyaz ve yeşilin muhteşem uyumu..
Yıllardır karda kayak kayıp; oynamaktan başka bir şey bilmezdim..Bu güne kadar gittiğim dağlarda ağaçları, çiçekleri, muhteşem doğayı resimlemediğime çok pişmanım...Hadi hepiniz, alın elinize digital kameranızı (bence son yılların en faydalı buluşu)  , her günün, her bitkinin her canlının görüntüleyin o değerli anını..
Ateş Dikeni, Pyracantha coccinea - Gülgiller=Rosaceae  ailesinden..
Sukulent bitkiler karın altında nasıl bir tezat teşkil ediyor..
 
 
Ahhh o kırmızı beyaz karın üzerinde görmelisiniz... Akkızılcık, Cornus alba 'Sibirica'
 
 
 
  
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

7 Ocak 2013 Pazartesi

Flower Show'u Ekoiq Dergisinde yazdım

        

Biraz Flower Show Fuarından biraz Ekoiq Dergisinden bahsetmek istiyorum. Blog yazmak gerçekten önümde farklı bir yol açtı diyebilirim. Kitap yazmaya girişen çok kişi var ama öyle değil. Kasım ayı gibi acaba çevreyle ilgili bahçecilikle ilgili dergilere katkım olur mu diye düşünmüştüm. Takip ettiğim pek çok dergi var bunlar: Bağbahçe, A+Plus Garden, Ev Bahçe ve Ekoiq. Birer kısa yazı yazdım ve kendimden bahsettim. Barış Doğru ki kendisi sosyolog ve Ekoiq dergisi Genel Yayın Yönetmeni, aradı ve bir bahçıvanın bakış açısının iyi olabileceğini söyledi ve bana bu güzel dergi de yazma şansı verdi. Ne güzel değil mi? http://ekoiq.com/

Ekoiq dergisi öncelikle karbon nötr basılı materyal olma özelliği taşıyor. Elinize aldığınızda hemen bu farkı hafifliğinden anlıyorsunuz. Sonra sayfaları okudukça hızlı yaşamamız içinde; aslında önem vermeden yaşadığımız her gün gezegene nasıl bir zarar verdiğimizi hissettirecek yazıları buluyorsunuz. Şöyle bir düşünüyorsunuz: acaba bu gün ne yaparsam bir nebze az kirletirim gezegeni? işe yürüsem mi? toplu taşıma araçları niçin işimi görmesin? bu yazıları artık basarak okumamalıyım..veya akşamları yakılan ampul sayımı azaltsam işimi görmez mi? çöplerimi ayrıştırayım? okulda iş yerinde ne çeşit sorumluluk projeleri var?  kağıtlar ayrılıyor mu? yemeklerin fazlaları nereye gidiyor? daha pek çok konu..sorgulamaya başlamak bile çok önemli bir adım; ardından da sorumluluk hissi geliyor. Sonrasında da elinden geleni yapmak, geliyor. Evdeysen ona göre, iş yeri veya ofisteysen ona göre yapabileceğin pek çok aksiyon olabiliyor.

30 Aralık 2012 Pazar

Yeni Yıl Doğanın Bize Sunduğu Süslerle Geliyor.

Birkaç Sarmaşık Gövdesi ve Budanan Çamlardan..

Bu ay uzun zamandır biriktirmiş olduğum kozalakları, kurdelaları, kuru meyveleri, midye kabuklarını çok güzel ve estetik bir şekilde değerlendirdim. Her zaman yeni yıla doğru evi, bahçeyi süslemeyi pek bir severim. Bol bol süs yaptım ve sevdiklerimle buluşturdum.
 
Doğa malzeme konusunda bana çok cömert davrandı. Sarmaşıklardan, budanan sahil çamlarından faydalanarak, kapı süsleri, çam ağaçları, kozalaklardan çeşitli süsler  yaptım. Siz  de kolaylıkla yapabilirsiniz.
Yol kenarlarından topladığım sarmaşıkların gövdelerini uzun uzun kestim. Yapraklarını budadım. Fazlaca kurumalarına izin vermeden 2 gün içinde onları 3-4 kez kendi etrafında döndürerek, çemberler yaptım. Bu çemberler yaklaşık 25-30 cm çapında oldu. Bazılarını eski çam ağacı süsleriyle bazılarını da gerçek çamlarla süsledim. Bu ay içinde deniz kenarındaki sahil çamlarını belediye oldukça derin budama yapmıştı. Onları toplayıp bir kısmını vazolara yerleştirdim bir kısmını da balkona yığdım.    


Yaptığım çember şeklindeki sarmaşıklara, çam dallarını yine daire şeklinde sardım ve kurdelalarla belli aralıklarda bağladım. Kurdelaları biraz uzun keserek bunları biraz sarkıttım. Uzun zamandır muhafaza ettiğim yeni yıl süslerini, kozalakları silikonla bu çamların üzerine yapıştırdım. Tabii kapı süsünü sarkıtıp asmak için de tam ortaya uzunca bir kurdela da taktım.
 
Ayrıca tellerden yapılmış konik bir ağacın üzerine yine yollardan topladığım, ağaç dallarını çeşitli uzunluklarda keserek yerleştirdim; üzerlerine yine süsleri astım. Bu arada çantam da her zaman bahçe makasımı taşıdığımı söylemeliyim; zira ben bir bahçıvanım!




 
Ayrıca bir kaç yerinden çatlamış olan eski bir seramik kahve kupasını da kozalakların pullarını   tek tek kopararak, silikonla bardağın üzerine yapıştırdım.
Yıllardır sakladığım plastikten bir çanı da yine kozalakların pullarıyla silikonla tek tek yapıştırdıktan sonra aralarına yeni yıl süslerini yapıştırarak süsledim.
Uzun kış gecelerinde hem oturdum hediyelerimi zevkle yaptım hem doğanın bize sunduğu güzelim materyalleri değerlendirdim hem de yıllardır biriktirdiğim yeni yıl süslerini kutulardan çıkarıp kullandım.
Siz de bu yıl ve her yıl malzemelerinizi böyle benim gibi toplayabilir. Kesip; yapıştırıp; monte edip keyifli geceler geçirebileceğiniz gibi keyiflice de dostlarınıza, arkadaşlarınıza, akrabalarınıza bir demet yeşilliği farklı bir sunumda, hediye edebilirsiniz.
 
Mutlu, şanslı, bol bereketli yıllara..
 
Şanslı yıllar..
 
2013 hoş geldin..
 

 

                                                                                                    

19 Aralık 2012 Çarşamba

Sadık Dostumuz Kara Toprak.

''Toprağa nasıl davranırsak, kendimize de öyle davranmış oluruz'' diyor, Wendell Berry.

Çok az şey toprağın ayağımızın altından kayması kadar sizi çaresiz duruma düşürebilir. Ne kadar çırpınırsanız, o kadar derine gömülürsünüz. Göçüyorsunuzdur ve yapabileceğiz hiç bir şey yoktur. Kaynayan bataklık kumuna batınca, yumuşak nehir yatağı bile kaya gibi sağlam gelir insana.





 







 







Genelde,ayağımızın bastığı, evlerimizin, kentlerimizin, çiftliklerimizin üzerine oturduğu zemini pek aklımıza getirmeyiz. Yine de iyi toprağın çer çöp olmadığını biliyoruz. Zengin ve taze toprağı deştiğimiz zaman içindeki yaşamı hissedersiniz. Verimli toprak ufalanır ve kürekten kolayca kayar. Yakından bakınca canlıların diğer canlıları yediği koca bir dünya, ölüleri yeniden hayata döndüren biyolojik bir şenlik bulursunuz. Sağlıklı bir toprağın gönülçelen ve doğal bir kokusu vardır.

 

Onu gönlümüzden ve gözümüzden uzak, kapı dışında tutmaya çalışırız. Üstüne tükürür, çamur diye karalar, papuçlarımızdan silkeleriz. Oysaki sonuçta daha değerli ne olabilir? Her şey ondan gelir ve ona döner. Eğer toprağa gereken saygıyı göstermezsek, toprak verimliliği ve erozyonun tarihin gidişatını ne kadar büyük ölçüde biçimlendirdiğine bakmamız gerekir..
Bu anlamlı ve eğitici satırlar David R.Montgomery'nin Toprak- Uygarlıkların Erozyonu adlı kitaptan, Tema Vakfı tarafından hazırlanmış. Düşündürücü, sorgulayıcı, biraz da endişe verici, okunmaya değer bir birikim ve veri bankası niteliğinde.
''Gök cisimlerinin hareketlerini ayağımızın altındaki topraktan daha iyi biliyoruz'' diyor, Leonardo da Vinci Dünyanın Derisi toprak için.
Yine Toprak kitabında ayağımızın altındaki toprağı çok güzel anlatıyor. Batı dinlerinin temel kitapları insanlık ile toprak arasındaki önemli ilişkinin geçerliliğini teslim ediyor. İlk insanın İbranice ismi Adam, toprak anlamına gelen adama sözcüğünden türetilmiştir. Adem'in karısının ismi, Havva(Eve), İbranice yaşam manasına gelen hava sözcüğünün çevirisidir. Yaşam ve Toprağın bu birleşimi Kutsal Kitaptaki yaratılış öyküsünün çerçevesini oluşturur.
Çin İmparatoru Yu şöyle tavsiye etmiş'' Nehirlerinizi korumak için dağlarınızı koruyun''
Afrika, Asya, Avrupa'da Uygarlıkların devamı için toprağın öneminin vurgulandığı kitapta, tarihte toprakla insanın sıkı ilişkisi vurgulanırken asıl önemlisi varlığın devamı için toprağın korunması ve insanla iyi ilişki içinde olması gereği vurgulanıyor.
Patrick Henry ise'' Bağımsızlığımızı kazandığımızdan bu yana, erozyon oyuntularını en çok önleyen, en büyük vatan perverdir''diyor.
Franklin Roosevelt '' Toprağını yok eden bir millet, kendi kendini  yok eder'' demiştir. Bu fikri benimseyen ülkesinde, ekili dikili arazilerin bolluğu bereketi hayret verici boyutlardadır.
Thomas Chamberlain ise konunun önemini söyle özetlemiş çok anlamlı'' Toprağımız yok olduğunda, eğer çıplak kayalarla beslenmeyi öğrenememişsek, biz de yok olacağız.
Dünyanın taşıma kapasitesi ile ilgili anlaşmazlıklar var. Yeşil devrimin öncüsü Nobelli Norman Borlaug, dünyanın 10 milyar insanı ayakta tutabileceğine bunun için de tarım teknolojilerinde önemli ilerlemeler gerektiğine inanıyor. Kendisi Yeşil Devrimin, bize nüfus sorununu çözmek için en fazla birkaç on yıl kazandırdığını söylüyor.
Fazıl Say yorumu, Kara Toprak

Kimin haklı olduğuna bakmaksızın, uzun vadeli bir senaryo için ana konu hem sanayi ülkelerinde hem kalkınmakta olan ülkelerde tarım reformu yapılmasıdır.



7 Aralık 2012 Cuma

5 Çılgın Bahçıvan Doğal Malzemelerden Temizleyiciler Yaptı

 
Bir bahçıvanın elbette çalışırken; yaşarken doğayı tahrip etmeden hatta çevresine de örnek olacak şekilde faaliyetlerini sürdürmesi lazım. Ben bahçıvan olma yolunda ilerlerken; bir yandan da bunun verdiği sorumlulukla hareket etmeye uğraşıyorum. Baktım eğitim aldığım kurumlardaki bahçıvan dostlarımda benimle aynı görüşte ki bu harika bir başlangıç oldu bana! Evet, 5 çılgın bahçıvan bu kez bir çalışma gurubu oluşturduk; önce bir araya geldik ve doğal malzemelerden çok amaçlı temizleyicilerimizi yaptık; şişelerimize koyup evlerimizin yolunu tuttuk ve denemeye başladık. Peki amacımız neydi? Hangileri işe yarıyor? Başarılı sonuç alabiliyor muyuz?  Bunların sonuçlarını daha sonra birbirimizle paylaşarak geliştirmek ve devam edebilmekti amacımız..Devam edebilmek önemli bir nokta, zira günlük hayatımızda tam olarak bunu başardığımızda, atıklarımız azalacak; yeraltı sularını daha az kirleteceğiz; evimizde soluduğumuz hava daha temiz kalacak; acaba tabaklarımızda yıkamadan sonra bir kimyasal kalıp kalmadığı endişelerinden kurtulacağız...Bunlar harika hedefler. Biyolojik  sistemlerin çeşitliliğinin ve üretkenliğinin devamlılığının sağlanmasına katkı, bu işte sürdürülebilirlilik!! Yeşile baş koyan hepimizin amacı da bu sürdürülebilirlilik!!
Önce çeşitli internet sitelerinde daha önce yapılmış; yayınlanmış hazırlama şekillerini inceledik. Ortak olanlardan 4 örnek tespit ettik. Hangi malzemelere ihtiyaç var ona baktık. Malzemeleri temin ettik. İnternetten organize olduk çayımızı, çorbamızı koyduk; işimize koyulduk! Neler mi gerekiyordu? Arap sabunu, boraks, çamaşır sodası, kaynamış su, aromatik yağ,bol bol limon suyu, limon tuzu ve beyaz sirke bize bunlar ilk denememizde yeterli oldu.Hadi işe koyulalım..
Benim 2 haftadır kullandığım ve başarılı sonuçlar aldığım mutfak kısmıyla ilgili 2 malzememizin tarifini bu gün paylaşacağım. Birincisi elle yıkamada kullanabileceğimiz, tabak, mutfak tezgahları, dolap kapakları, yemek masası üstünde, çelik eviyede başarılı sonuç aldığım temizleyici, ben buna Genel Mutfak Temizleyicisi diyorum; hatta şimdi denedim dışı çelik olan fırın, bulaşık makinesi, aspiratörün dış yüzeyinde çok başarılı. Özellikle ardından kuru bezle geçmek ayrıca dezenfekte etmek istiyorsanız, yüzeyin üzerinden sirkeli suyla geçmek başarılı.
Biz yarım su bardağı arap sabunu kullandık. Doğal zeytin yağlı sabununuz varsa onu da aynı miktarda rendeleyerek kullanabilirsiniz.  
1 çay bardağı boraks ve
1 çay bardağı çamaşır sodasının üzerine,
20 damla okaliptüs yağı kullandık (limon,portakal, lavanta yağıda olabilir) daha sonra,
1/2 (yarım) litre kaynamış su ekledik ve bu karışımı iyice el blenderi ile karıştırdık. Kullanırken ise, bulaşık suyuna yarım çay bardağı katarak veya elimizdeki temizlik süngerinin yüzeyine çalkalayıp koyduk ve ovduk. Yüzeyleri doğal sirkeli suyla durulamak ve leke kalmasını istemediğimiz yerlerde kuru bezle üzerinden geçmek yardımcı oluyor.     
Ben sonuçlardan memnunum, aynı anneannelerimizin usulü biraz ovalama...
Bulaşık Makinesi Temizleyicimiz için ne yaptık ondan bahsedeyim:
1 yemek kaşığı boraks, 
1 su bardağı limon suyu veya limon tuzu (taneli ise döverek),
20 damla okaliptüs yağı kullandık.(limon veya portakal yağı da olabilir.)
Tüm malzemeleri yine el blenderi ile karıştırdık. Her yıkamada deterjan gözünü komple  doldurduk. Parlatıcı gözündeki sirkede eksilme varsa tamamladık. Ben 40-50 derecede başarılı oldum. Ancak makineye bulaşıkların kirini peçeteyle temizlerek veya fırçayla temizleyerek koymak gerekiyor. Hele bir de makineniz enerji tasarruflu ise huzurunuz da yerinde olur elbette.


 

 
 
 

 

 
 



 


 
 
 
 
 
Bana bu deneyimi yaşamamda ve hayata geçirmemde yardımcı olan çalışma gurubu arkadaşlarıma sevgili Maide, Seyda, Gülşen ve Canan size çok minnettarım. Zaten günlük hayatlarında hem bahçıvan hem de doğa dostu olan arkadaşlarım, paylaşımlarıyla da bana çok destek oldu. Banyoda kullanılan temizlik ürünlerini daha sonra sizlerle paylaşacağım.